Sakatlıklar, basketbolun içinde olan, ne zaman geleceği belirsiz olumsuzluklar… Ve Fenerbahçe BEKO’yu da uzun yıllardır hep “en kritik anlarda”, ivme kazandığında vurduğu da acı ama gerçek…
Dün Fenerbahçe BEKO’nun hem de Devin Booker gibi son dönemin formda isminden yoksun gittiği ASVEL deplasmanında önce De Colo’yu, ardından da Vesely’yi sakatlığa kurban vermesi, Sarı-Lacivertli takım için büyük şanssızlık ve olabilecek en kötü senaryoydu… Kanarya, bunca olumsuzluğa rağmen kazanabilirdi… Ama sakatlıklara, devamında gelen STRATEJİ YANLIŞLARI da eklenince yenilgi kaçınılmaz oldu…
Coach dediğin, kriz anlarında verdiği kararlarla kendini belli eder… Yahu verdiğin bütün kararlar da mı yanlış olur be kardeşim; Djordjevic!..
Sırp coachun, maçı -3 verimlilik puanı ile tamamlayarak Fenerbahçe kariyerine bir “berbat” maç daha ekleyen Marial Shayok’a olan bu “düşkünlüğünü” anlamlandırmak mümkün değil… Sahadaki görüntüsüyle ‘ben bu seviyenin oyuncusu değilim’ diye bas bas bağıran Kanadalı şutörün (!) aralıksız en çok süre aldığı 3. periyotta ASVEL, onun hücum ve savunmadaki pozisyon hataları ile beslendi, momentumu da ele geçirdi. Henry’nin dili dışarı çıkmışken, onu oyunun en kritik son bölümüne dinlendirmeden sokmak, Guduric’e kızıp, kenara alıp (ki kızmakta haklıydı da) Shayok’tan medet ummak da ne!… Normalde ritmini yitiren oyuncuyu kenara alıp, ufak bir fırça ile birkaç dakika sonra tekrar sahaya sürmektir adet… Çoğu zaman da sonuç alınır. Ama Djordjevic, zaten De Colo gibi bir silahı devre dışı kalmışken, Guduric’i uzun süre kenarda tutup O’nu mu cezalandırdı yoksa Fenerbahçe’yi mi?.. Oyunun iki yönünde de elin sıkıştığında bir şekilde verim alabildiğin kaptan Melih varken, Şehmus gibi çok yönlü bir oyuncu varken, hala Shayok’a bel bağlamak akıl tutulması değildir de nedir?.. Kanadalı şutörün kredisi o kadar çok ki (!) bitime 6.3 saniye kala en kritik hücumda O’nu yine sahaya sürdü ve pastanın üzerine kremayı (!) koydu Djordjevic!.. Pes!..
Sadece Shayok hamlesi mi? İkinci periyotta Vesely kenara geldiğinde oyuna giren yeni uzun Floyd hiç de fena iş çıkarmamıştı. 9-0’lık Fenerbahçe serisinde O da sahadaydı. Ama Djordjevic, bu olumlu görüntüye tahammül (!) edemeyip Floyd’u ritmini bulduğu anda kenara oturttu, Vesely’yi saklama lüksünü kullanmadı. Eğer takıma daha yeni dahil olan bir oyuncuya “sen sadece dinlendirmek için buradasın” mesajı verirsen, “figüran” rolünü biçersen, O’ndan daha fazlasını nasıl bekleyebilirsin!..
Oyunun sonundaki en kritik hücumda Guduric’in top kaybı şanssızlıkla değil, ancak basiretsizlikle açıklanabilir, tamam… Ama o ana kadar yapılan strateji hatalarının maçı bu noktaya getirdiğini de unutmamalı…
Rakip ikinci yarıda kısalarıyla sürekli potaya atak edip, savunmada da agresifliğini artırarak hamle yaptı… İlk yarıda 46 sayı bulurken, Pierre’in bire birleri ve Vesely’nin yüksek posttan oyunu yönlendirmesiyle (5 asist) oyunu açan Sarı-Lacivertliler, ikinci yarıda rakibin bu hamlesine ne karşılık verdi derseniz, “doğaçlama” çözümler dışında organize hiçbir şeyden söz etmek mümkün değil; ne yazık ki… İlk yarıda 6 olan top kaybının, ikinci yarıda da 14’le tavan yapıp 20’ye çıkması organizasyon olarak yaşanan sıkıntının da göstergesiydi.
Olan Polonara’nın, Henry’nin, Pierre’in olağanüstü gayretine, çabalarına oldu… Her şeye rağmen kazanabilirdi Kanarya ASVEL deplasmanında ve seriyi 5 maça taşıyabilirdi. Polonara’nın 23 sayı, 11 ribaundluk performansı, maçın sonunda takımını oyuna yeniden ortak eden hamleleri çok değerliydi. Henry de olağanüstü gayretine karşın 36 dakika sahada kalmanın getirisiyle son bölümde yaptığı top kayıpları ve kötü tercihlerle emeklerini boşa çıkardı. Pierre’in de bire birlerdeki üretkenliğini yardımlarla boşa çıkarınca ve Kanarya bu yardımlara 3 sayı çizgisinin gerisinden cezayı kesemeyince (6/28 isabet, % 21,4) yapacak fazla bir şey kalmadı.
ASVEL yenilgisi, bu dönemde ‘hesapta olmayan kayıplar’ hanesine yazılacak türden bir mağlubiyet… Ama daha da önemlisi De Colo ve Vesely’nin sakatlıkları… Dileriz her ikisinin de ciddi bir problemi yoktur ve kısa zamanda geri dönerler.