Yunanistan’ı evinde yenebilmek için ilk şart sahaya daha fazla enerji koyup, savunmayı maç boyunca diri tutmaktan geçiyordu. Zaman zaman aksamalar olsa da oyunun büyük bölümünde bunu başardık. Tam 4 kez 10-15 sayılık farklardan geri geldik ve maçı kazanma noktasına getirdik…
Ancak ne zaman “üst düzey” bir maç oynasak, hakem kararlarından zarar gören taraf hep biz oluyoruz. Dün de bunun üzüntü verici bir örneğini daha yaşadık Atina’da… Maçın sonlarındaki “çıldırtıcı” hakem kararları, Yunanistan’ın imdadına (!) yetişti… Larkin’in de son bölümde “kırılma anlarını kenarda geçirmesi” tuzu biberi oldu; Yunanistan’ı hem de evinde elimizden kaçırdık…
Gel-gitlerle dolu bir oyundu…
Aslında çok da iyi başladık… Oğuz, Metecan ve ardından Melih’in ilk 5 dakikada 2’şer faulle faul problemine girmesine karşın, rakibin bu periyotta 1/8 3 sayı isabetine Melih, kenardan gelen Okben ve Doğuş’un üçlükleriyle karşılık verip, ilk çeyrek sonunda 7 sayılık avantaj yakaladık. İkinci periyodun hemen başında Samet’in üçlüğüyle fark 10 sayıya (13-23) tırmandı. Ancak ardından Yunanistan’ın tam saha baskılı savunması ve Papagiannis’i daha etkili kullanmaya başlaması ile momentum ev sahibi takıma geçti. Bu süreçte Larkin’i bir türlü devreye sokamayınca, hücumdaki tıkanıklık, kaçan boş üçlüklerle birlikte Yunanistan’ın ivme yakalamasına neden oldu. Sloukas’ın üst üste iki üçlüğüyle birlikte 11-0’lık seri bulan ev sahibi, bu periyodu 27-12, devreyi de 40-32 önde kapadı.
İkinci yarıda Yunanistan agresif savunmasını devam ettirip, Agravanis’le 9-2’lik yeni bir seri daha bulunca fark 15 sayıya kadar (49-34) tırmandı. Ancak dün güzel olan şey şuydu; Millilerimiz’in geri adım atmaya niyeti yoktu.
Molanın ardından Metecan’ın üçlüğüyle ateşlenen, sonra Melih’le devam eden müthiş seri, Larkin’in de maça ısınıp devreye girmesiyle 19-4’e bağlandı ve Yunanistan’ı yakaladık. Fakat çeyreğin sonunda Larentzakis ve Printezis’in çok kritik iki basketi, ardından Mouratos’un son periyot başındaki 6 sayısıyla fark yeniden 10 sayıya çıktı.
Ancak Ay-Yıldızlılar’ın geri adım atmaya niyeti yoktu. Komşu’yu evinde tekrar sıkıştırdık. Melih ve Larkin sazı eline alırken, savunmada müthiş iş çıkaran Samet ve Okben’in çizgiden bulduğu sayılarla 11-0’lık müthiş bir seri daha üretip bitime 3,5 dakika kala tekrar öne geçtik. İşte ne olduysa bu andan sonra, kalan 2 dakikada oldu. Larkin, 38.06’da serbest atışlarla skoru 68-71’e getirdi. Melih’le birlikte maçtan önceki gece yarısı Atina’ya gelen ve yine Melih’le maçı kazanma noktasına taşıyan isimlerin başında gelen Larkin hem de “kafaca” da oyuna ısınmışken, ya isabet bulup ya da faul alıp çizgiye gelirken, “savunma” için O’nu kenara alıp Kenan’ı oyuna sürdük. Fakat oyun durmayınca top 2-3 kez elimizde patladı. Bu sırada herkesin aklında doğal olarak “keşke Larkin sahada kalsaydı” düşüncesi oluştu. Ancak maç sonu konuştuğum coach Orhun Ene, Larkin’in “yoruldum” uyarısını da dikkate almıştı. Ne yazık ki O’nun sahada kalmaması ve beraberinde bitime 3 saniye kala Samet’e hem de rakibinin “kılına dokunmadığı” pozisyonda çalınan faul, Atina’dan çıkaracağımız müthiş bir galibiyetin önüne geçti… Okben hamlesi, maçın sonunu Samet’le oynamak son derece akılcıydı. Ama Larkin’in kenara gelmesi tüm emekleri boşa çıkardı.
Sertliğin böylesine tavan yaptığı süreçte Letonyalı hakem Andris Aunkrogers’in Papanikolau’yu çizgiye götürüp maçı bitiren faul kararı tam bir skandaldı. FIBA ile Euroleague arasında “uygulama farklılıkları” ve hakemlerin kalitesinin yerlerde sürünmesi, FIBA’nın ivedilikle üzerine gidip çözüme kavuşturması gereken bir sorun…
Yenilgiye karşın Milli Takımımız’ın verdiği mücadele, tam dört kez çift haneli farklardan geri gelmesi, kenardan gelen oyuncuların büyük kısmının katkı vermesi önemliydi. 12 Dev Adam’ın Pazartesi günü İstanbul’daki rövanşı kazanıp bu yenilgiyi telafi edebilecek kapasitede olduğunu göstermesi de çok değerliydi. Böyle mücadele etmeyi, pes etmemeyi “alışkanlık” haline getirmeli…
YUNANİSTAN
REST ÇEKTİ!
Bu arada dün salonda karşılaştığım Yunan meslektaşlarımla sohbet ederken, Yunanistan Basketbol Federasyonu’nun Barcelona kulübü ile temasa geçerek “kurnazca” bir talepte bulunduğunu öğrendim. Yunamlı idareciler, Barcelona’nın Euroleague maçının ertelenmesi sonrası TBF’nin Barcelona Kulübü’nden Sertaç’ı istediğini öğrenir öğrenmez harekete geçip ve İspanyol kulübüne “Eğer Sertaç Şanlı’yı milli takıma yollarsanız biz de Calathes’i isteriz” dediği öğrenildi. Bunun üzerine İspanyol kulübünün arada kalmamak adına her iki oyuncuya da Milli Takım vizesi vermediği ifade edildi. Ancak bundan fayda sağlayan, uzunlardan yana sıkıntısı olmayan Yunanistan oldu.