Albert Camus’nün Yabancı adlı ölümsüz eserinin bir Zeki Demirkubuz uyarlaması olan Yazgı filmininin baş karakteri Musa, çevresinde gelişen olaylara karşı istikrarlı bir kayıtsızlık içerisindedir. Birbirinden çok farklı durumlarda sürekli tepkisizliği seçen Musa kendi hayatının öznesi olmaktan vazgeçmiştir. Can yakıcı vakalarda dahi isyan etmeyen Musa etken olmaktan çok edilgen olmayı yeğleyen özgün bir ruh halini yansıtmaktadır.
2014/15 sezonundan önce Marc Jackson’la yolları ayırıp Steve Kerr ile anlaşan ve o dönemde beri NBA’e damgasını vuran Golden State bu sezon daha önce yaşamadığı türden sorunlarla karşı karşıya. Takımın gerek parkedeki oyunu gerekse parke dışındaki uyumu alışılagelen Golden State fotoğrafının uzağında. Geçen dört sezonda fütursuzca “bildiğini okuyan” Golden State bu sezon bildiğini de okuyamıyor, hatta zaman zaman maçlarda oyuna hükmedemediğinde Yazgı’daki Musa gibi kayıtsızlık örnekleri veriyor.
Geçen hafta Steve Kerr muhtemelen yaşanan bazı sorunların dışavurumu olarak “NBA tarihinin muhtemelen en çok irdelenen takımıyız.” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Günümüz Golden State’i gerçekten de Jordan’lı Bulls kadar çok konuşulan ve incelenen bir takım konumunda. Takıma özellikle Durant eklendikten medyanın eleştiri oklarını fazlasıyla göğüsleyen Golden State’i bir arada tutmak oldukça zor. Curry’nin yokluğunda Kasım ayında üst üste mağlubiyetler aldıktan sonra Steve Kerr “Bir rüyadaydık, uyandık – gerçek NBA bu.” açıklamasını yapmak zorunda kalmıştı. Nitekim Curry dönmesine rağmen ritim bulma sorunu yaşayan Golden State 2014’ten beri ilk kez normal sezonu %70’lik galibiyet yüzdesinin altında bitirmeye aday. Bunun yanında takımın gizli lideri Draymond Green ile Kevin Durant arasında yaşanan gerginlik şimdilik söylem bazında çözülmüş gibi görünse de parke dinamikleri bunu doğrulamıyor. Dolayısıyla bu tablonun nedenleri olarak takımın doymuşluğu, formsuzluk ve yeni sorunlara çözüm yaratma refleksinin zayıflaması gösterilebilir.
İç sahada arka arkaya kaybedilen Lakers ve Klay Thompson’ın sağ eline bakarak “Seni özlemişim!” dediği Portland maçlarından sonra iyice açığa çıkan formsuz görüntünün kaynağı takımın bu seneki konsantrasyonu ve kadro yapısı ile doğrudan ilgili. Golden State bu sezon ne geçen dört sezondan iyi hücum ediyor ne de aynı zaman dilimindeki kadar topu savunabiliyor. Bunların yanında son yılların yapılanmasında hep kilit görevler alan bençte bu sefer o eski derinlik yok.
Pace&space oyununda lige öncülük eden ve fark yaratan Warriors’ın bir süredir saha içinde topu en hızlı şekilde döndürme ve doğru kullanma refleksi zayıfladı. Golden State, geçen dört sezon sırasıyla ligde 1. 2. 4. ve 5. sırada olduğu “pace” (tempo) alanında bu sezon 10. sıraya gerilemiş durumda. Yine bu süreçte lig ortalamasına göre maçlarda 3,4 top fazla kullanan Golden State için bu sayı 0,7’ye geriledi. Bu istatistik aslında ligde temponun oldukça üst seviyelere çıkması anlamına gelse de bu tempo artışına Golden State cephesinden aynı oranda cevap gelmediğine de işaret etmektedir.
Elinde bulundurduğu imkanlar/silahlar doğrultusunda ligin en iyi hücum takımı demekten çekinmeyeceğimiz Golden State için bu sezon potansiyel ile realite arasında bir uyumsuzluk var. Bunu teknik açıdan ana rotasyonun formsuzluğu ve benç oyucularının yetersizliği olarak iki alanda inceleyebiliriz. Bu sezon takımın en önemli üç hücum silahı Stephen Curry, Kevin Durant ve Klay Thompson’ın toplam hücum verimliliklerindeki düşüş takımın en ciddi sorunlarından biri olarak görünüyor. Bu üçlü her ne kadar Klay Thompson hariç bireysel olarak iyi istatistikler üretse de geçen sene maçlarda ortalama 51 şutta 25,6 isabet bulurken, bu sezon 27,6 isabeti tam 58 şutta bulabiliyor. Yani bu üç oyuncu önceki sezonlara göre ortalama 7 top fazla kullanıp, sadece 2 tanesini sayıya çeviriyor. Takımın toplam yüzdesi ise bu sezon %50 civarından %48’e inmiş durumda. Yani Golden State “Big Three”si yeterli destek bulamadıkça, kullandıkları top sayısını arttırıp bunu takıma dolaylı olarak eksi yazdırıyor. Kevin Looney’den gelen katkının sınırlı olduğunu düşündüğümüzde gereken desteğin en büyük adayı haliyle Draymond Green ve o bunun henüz farkındaymış gibi oynamıyor ya da oynayamıyor.
Golden State için oyunun iki yönünde hayati önem taşıyan Draymond Green bu sezon takıma beklenenden çok daha az katkı sağlıyor. Gösterdiği muazzam savunma gayretinin yanında önemli bir pas istasyonu olan All-Star oyuncu, bu sezon yaşadığı ayak parmağı sakatlığı ve Kevin Durant geriliminin ardından iyi durumda değil. Temel teknik sorun zaten elit seviye olmayan şutunda. Kariyerinin en düşük rakamı olarak maç başına sadece 2,4 üçlük deneyen Green için 2018’in sonu ile birlikte şut özgüvenini tamamen kaybetti diyebiliriz. Çünkü bu 2,4 denemeden sadece 0,6 isabet buluyor. Bu konuda kendisinin çok hassas ve hırçın olduğu bilindiği için hücumda yaptığı diğer işler de bununla beraber tersine döndü. Şut performansı geriledikçe rakip savunma tarafından riske edilen ve perde görevi artan Draymond’un bu sezonki top kullanma oranı da geçen seneye göre %2,2 gerileyerek ,8’e geldi. Aynı şekilde top paylaşımının ciddi bir bölümünü oluşturan Draymond tarafından tepeden dağıtılan toplar ve yine topu yere vurup uzunlarla yaptığı alışveriş de sekteye uğradı. Böylece hem asist ortalaması biraz aşağıya düştü hem de kullandığı topların %28,2’sini takımın hanesine top kaybı olarak yazdırdı. Bu geriye adım Golden State motorunun diğer dişlilerinin zorlanmasına neden oluyor.
Geçen dört sezonda oynadığı dört finalde üç şampiyonluk kazanan Warriors için bu sene yanan ikaz ışıkları sadece ilk beş oyuncularının yaşadığı formsuzlukla ilgili değil. Oyunu gerileten bir diğer faktör son beş sezondaki en kötü benç alternatiflerine sahip olmaları. Andre Igoudala’nın kendini playoff zamanına hazırladığı varsayılabilir fakat diğer parçalar ile birlikte tüm benç oyuna çok az katkı veriyor. Özellikle oyunun Golden State için özel alanı olması beklenen üçlük denemeleri ve buldukları isabet sayıları (3,1/7,9) ligin dibinde. Bu kategoride ligde altlarında bulunan tek takım Chicago Bulls. Denemekten çekinen bu oyuncu grubu, eski sezonların epey gerisinde kalmış durumda. Nitekim Golden State bençi maç başına bulduğu 29,8 sayı ile ligde en az sayı bulan üçüncü bençken, Oakland ekibi takım halinde rakip bençten maç başına 38,2 sayı yiyiyor. Durum böyleyken ana atıcılarının dinlendiği bölümleri hücum ve savunma verimliliğinden uzak geçirmek zorunda kalan bir Golden State izliyoruz. Rakibin kolayca erittiği farkların bir sebebini de bu oluşturuyor.
Ligin üçte birinden fazlası geride kaldığında hala hücum ortalamalarında ligin tepesinde yer alsalar da bunu başardıkları yöntemin önceki senelere oranla epey değiştiğini belirtmek gerek. Orta mesafeyi hiç olmadığı kadar kullanan ve burada da yetenek setine güvenen Golden State bu alanda kötü değil ama eskisi kadar parıldamıyor. Eskisi gibi efektif pas bağlantıları kuramayan takımda geçen sezon şutlarının %38’ini orta mesafeden deneyen Klay ve Durant için bu sezon bu oran sırayla %43 ve %47’e yükselmiş durumda. Bu oyuncuların hücumda penetre üstü orta mesafe pull-up’larına fazlaca bel bağlaması bazı sorunların göstergesi olarak ele alınabilir. Bu dönüşüm iyimser bir yaklaşımla Kerr’ün bilinçli bir tercihi olarak okunabilir. Ancak Golden State’i izleyenler aslında takımın eskisi kadar hücumda alan yaratamadığının farkındadır. Bir başka ifadeyle hücumda pas ve topsuz hareketlenme (cut) zayıflığından kaynaklı bir dönüşüm söz konusu. Ancak sorun bundan ibaret değil. Golden State’in mağlubiyetlerinin arkasında ciddi bir savunma problemi de mevcut.
Golden State’in “Hücumun yanında aynı zamanda çok iyi bir savunma takımı olduğu” yorumu da uzun süre gündem oluşturdu. Steve Kerr ve ekibi için her zaman söylenen ve “hücum klişelerinin” yüzüne ciddi bir gerçeklik olarak vurulan bu söz, birçok analistin mutabık olduğu doğru bir analizdi. Golden State, böylesine mucizevi bir hücum takımı iken, önemli derecede de savunma enerjisine sahipti son dört sezonda. Ancak 2018/19 sezonu itibariyla savunma verimlilikleri (defensive rating) geride kalan maçlarda 110 ve bu alanda ligde on beşinci basamaktalar. Son sezonlarıyla karşılaştırıldığında ilk kez ligin ortalamasından daha kötü savunma yapan bir Warriors izliyoruz. Ayrıca hiç olmadığı kadar top kaybı sonrası potasında sayı gören Golden State geriye koşarken de alarm veriyor. Bu noktada maç kaçıran Curry ve Green’in yokluğunun yapıyı bozduğu açık. Ancak geri koşamama detayı da kendiliğinden önemli bir soruna işaret ediyor, zira takımın yan parçaları hücumda da savunmada da ateş yakamıyor. Geçen senelerde Javale Mcgee, David West, Andrew Bogut gibi oyunculardan çemberi savunma konusunda ciddi katkılar alan takım, bu sezon Jordan Bell’den de katkı alamayınca bu görevi Kevin Looney’ın sırtına yüklemiş durumda. Onun da iyi niyetinin yeterli olmaması sebebiyle çemberi savunmakta güçlük çekiyorlar. Nitekim S. Adams veya J. Nurkic gibi eski tip uzunların Golden State çemberinde eskiye göre skor ve ribaund açısından daha etkin olması tesadüfi değil. (Arka arkaya oynanan iki Portland maçında Nurkic sezon geneline göre 7-8 dk. daha fazla süre aldı ve ortalama 24 sayı 11 ribaund ile oynadı.) Bu sorunun çözümü için D. Cousins’ın dönüşüne gerçekten ihtiyaç duyuyorlar fakat onun da bekledikleri oyuncuya dönüşmesi hayli meşakkatli bir süreç olabilir.
“Death line-up” veya “Hamptons five” olarak bilinen Curry-Klay-Durant-Igoudala-Green beşinin temel sorunu olan ribaundlar, bu sezon bu beşli pek kullanılmamış olmasına rağmen, sürekli yaşanan bir sorun haline geldi. Böylece yan parçaların ve bençin sınırlı katkısı rakibin rahatlıkla hücum edebildiği bir Golden State resmini oluşturdu. Dahası isyan bayrağını taşımaya gönüllü olan ve sahayı karıştıran oyuncu eksikliği takımın maçın gidişatına kendisini bırakmasına neden oluyor. Bu durum Golden State’in parkede oyuna hükmedememesi ve zaman zaman edilgen olarak kalması sonucunu doğuruyor. Golden State için sonuçlardan öte en büyük tehlike muhtemelen bu. Bu açıdan Nisan ayı geldiğinde kritik maçlar oynanırken ve nabız yüksekken bu sorunsal çözülmemiş olursa Golden State’in oyunu sonuca bağlayacak alanı kalmayabilir. Zira maçları akışına bırakmak – reaksiyon vermemek playoff’taki güçlü rakipler karşısında geri dönüşü imkansız hale getirebilir.
Her şeye rağmen Golden State hala bu ligin açık ara en güçlü takımı ve favorisi. Ancak her zaman en güçlüler kazanmıyor. Eğer Golden State parke dışındaki sorunları çözmez (en azından kontratların konuşulacağı sezon sonuna ertelemez) ve parkede eski dominantlığını geri kazanmazsa, play-off’un ilerleyen turlarında mum gibi içine erime tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.
TOGAN KARATAŞ – EFECAN YAVAŞGEL