23 Aralık 2024, Pazartesi
spot_img
Ana SayfaTHY EUROLEAGUEFenerbahçe treni yakaladı / GÖKHAN TÜRE

Fenerbahçe treni yakaladı / GÖKHAN TÜRE

Kaderin cilvesi… Geçen sezon aynı salonda Kızılyıldız formasıyla, Fenerbahçe BEKO karşısında takımına galibiyetin yolunu açan isim olan (13 sayı, 3 ribaund, 6 asist, 17 verimlilik puanı) Lorenzo Brown, bu kez cephenin diğer tarafında savaşı kazandıran oyuncuydu… Hem de son salisede gelen dramatik bir basketle…

Fenerbahçe BEKO, Belgrad deplasmanından, Play-Off umutlarını devam ettirmesini sağlayan altın değerinde bir galibiyet çıkarırken, bu sezon ilk kez üç maçlık galibiyet serisi yakalamayı da başardı.

Ancak galibiyetin üzerini örtemeyeceği, baş ağrıtan sıkıntılarla başlamakta fayda var. Öncelikle, yapılan takviyelere karşın De Colo sorunsalı devam ediyor. Gerçi Alex Perez’le yan yana oynaması durumunda bu durumu daha net analiz edebileceğiz. Ama Guduric takıma eklendiğinden bu yana ilk etapta Fransız guardın rahatladığını, Sırp şutörün oyun kurgusuna olumlu katkısıyla onun üzerindeki baskının azaldığına vurgu yapmıştık. De Colo, dünkü Kızılyıldız mücadelesinde ise son maçlardaki görüntüsünden yine uzaklaşmaya başladığı izlenimi bıraktı… Fenerbahçe’nin, sezon başından beri en büyük sorunu olan “bireysellik” hortladığında başına neler geldiğini defalarca görmüştük.  Dün de yine “el freni” vazifesi gördü De Colo… Üzerinde baskı varken oyunu zorlamak, eveleyip gevelemek yerine ‘en seri şekilde’ – ki bunu son maçlarda yapmıyor da değildi – takım arkadaşlarına servis yapıp, oyunun açılmasını sağlamayı rafa kaldırmıştı yine… Unuttuğu ya da farkında olmadığı şey, artık yalnız değil!.. Yeri geldiğinde bu işi Guduric de yapabilir, yapıyor da… Yeri geliyor Brown da tıpkı dünkü gibi “zamanı geldiğinde” sorumluluk alıp maçın sonucunu tayin edebiliyor. Bobby de bu tarzda bir oyuncu… Hatta oyuna akıl koyma konusunda her ikisinden de becerikli… Dün o kadroda olsa eminim maç çok daha önce kopardı. Perez de eklendiğinde bu işe soyunacak oyuncu adedi artmış olacak. Ama bu noktada esas olan ZAMANLAMA… Saha içinde sorumluluk almak gereken zaman dilimi ve kimin sorumluluk alacağı konusunda “tek seçici” olmaya kalktığınızda işler dünkü gibi yüzünüze gözünüze bulaşabiliyor. Ortaya akıl almaz top kayıpları, göstere göstere elden top vermeler, isabetsiz zorlama atışlar çıkıyor ki bunların her biri, günümüz basketbolunda kırılmaya, kayba yol açabilecek önemli olumsuzluklar… O yüzden saha içinde “paylaşmak” her zaman için bireysellikle yaratılacak en önemli kazanımdan daha değerli… Sonuçta bu gibi organizasyonlarda takım olanlar ilerleyip yola devam edebiliyor…

Topu ezme konusunda Brown’ın da hakkını yememeli!.. O da bazen De Colo ile birlikte saç baş yolduracak cinsten basit top kayıplarına imza atabiliyor. İkisinin de takıma bireysel olarak fayda sağlama anlamında iyi niyet taşıdığından kimsenin şüphesi yok. Ama bunun fayda etmediğini bu sezon defalarca yaşamış bir takımın bireyleri olarak artık bundan vazgeçmeleri şart…

İkinci büyük sorun ise üç sayı çizgisinin gerisinden katkının son maçlarda standartların bile oldukça altında kalması… Dixon’ın olmadığı süreçte onun yeri ne yazık ki dolmadı. Ne Melih, ne Eddie ne de Ulanovas – ki Ulanovas geldiği günden bu yana beklentilerin altında kalmaya devam ediyor – ceza atışlarında beklenen katkıyı sağlayamıyorlar. Sanırım bunun için Dixon’ın dönüşünü ve hatta Perez’in formayı giymesini beklemek gerekecek.

Olumsuzlukları bir kenara bırakıp biraz da bardağın dolu tarafına bakalım. Fenerbahçe, son maçlarda doğru yaptığı şeylerde ısrar etmeyi de sürdürüyor. Boyalı alan ve çevresini son maçlarda daha etkili kullanmaya başlayan bir Fenerbahçe BEKO izliyoruz. Kazandığı üç maçta da rakiplerine bu bölgeden, özellikle de skor üretimi açısından üstünlük kurduğunu gördük. Dün ribaundlarda da özellikle ikinci yarıda Sarı-Lacivertli takımın rakibine ezici üstünlük kurması, hücum ribaundlarından yaratılan ikinci şans topları çok ama çok önemliydi. Bu bağlamda Vesely’ye parantez açmalı. Çek pivotun oyunun etki etmediği hiçbir alan yoktu dün yine… O sahada iken Fenerbahçe’da çarkın kusursuz işlediği net görülebiliyor. Sahada her işe koşturan “hamarat” bir oyuncu gibi…

Hamilton’dan katkı gelmeyeceği de dün iyice belli oldu. Uzak şutu olan hareketli bir uzun, Fenerbahçe’ye sınıf atlatır.

Fenerbahçe artık geri düşse de yelkenleri suya indirmeden maça asılmaya, kazanacak yolu bulmaya çaba gösteriyor. Kırılganlığını üzerinden atması ve sahada savaşarak oyun kalitesini yukarı çekmesi takdir edilecek cinsten… Savunma sertliğini maçın büyük bölümüne yayıyor artık Kanarya… Bu sayede rakiplerini aşırı top kaybına zorluyor Sarı-Lacivertliler… Bu noktada tek eksik, bu top kayıplarını cezalandırma kısmı… Onda da aşama kaydedeceklerini düşünüyorum.

Sonuçta Fenerbahçe çok büyük bir camia… Euroleague’de de son 10 yıla damga vuran, zirvede oynamaya, hep yukarılarda olmaya alışmış bir camia… Sezon başından itibaren alınan kötü sonuçların yansıması da büyük oluyor elbet… Oyuncuların üzerindeki baskı ve stresi aşabilmesi için bir “galibiyet serisi” gerekiyordu. Onu da başardılar… Şimdi, eksiklerin de geri dönüşü ve belki bir de uzun transferiyle hem basketbol kalitesi olarak çıtayı hem de hedefleri yukarı çıkarma fırsatı var… Bu galibiyetle Play-Off’a giden son trene atlamış oldu Kanarya… Dileriz yolun sonunda hedefine ulaşır…

BENZER HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -spot_img

Son Haberler