Euroleague’de temsilcimiz Fenerbahçe Beko, Virtus Bologna’yı konuk etti. Karşılaşmayı Fenerbahçe Beko 66-64’lük skorla kazandı.
İki takımda maça tutuk başlarken; ilk çeyrek 15-17, ilk yarı ise 30-31 Bologna üstünlüğü ile geçildi.
İkinci yarının başında Baldwin’in getirdiği enerji ile Fenerbahçe öne geçmeyi başardı. Final periyoduna 50-47 Fenerbahçe önde girdi.
Bitime 5 dakika kala tabelada 57-57 eşitlik vardı. Son 2 dakikaya temsilcimiz 60-59 üstün girmeyi başardı. Morgan’ın üçlüğü ile bitime 1 dakika kala tabela 64-64’te eşitlendi. 45 saniye kala Melli’nin tiplemesi ile Fenerbahçe 66-64 öne geçti. Ivanovic’in molası sonrası 37 saniye kala Pajolo, Melli’ye hücum faul yaptı ve top Fenerbahçe’ye geçti. Kalan sürede Baldwin isabeti bulamadı ancak hücum ribaundunu alan Fenerbahçe topu iyi çevirerek Bologna’nın faul yapmasına izin vermedi ve maçı 66-64 kazandı.
Fenerbahçe Beko adına Wade Baldwin 18 sayı 2 ribaund 3 asist, Devon Hall 9 sayı 3 ribaund 3 asist üretti.
Virtus Bologna’da Matt Morgan 13 sayı 1 ribaund 2 asist, Carsen Edwards 11 sayı 3 ribaund 1 asist ile oynadı.
Bu sonuçla Fenerbahçe Beko 13. maçında 8. galibiyetini alırken; Bologna 6 galibiyette kaldı.




Ufff !!!
Hep soylerim, 80-90 sayi atmak hovarda parasi, 50-60 sayilarla mac kazanmak bankadaki olum kalim parasidir. Dunyanin en buyuk idman cemiyeti olan kulubumuz Fenerbahcemiz gerek yurt ici gerek yurt disinda bila istisna cumle maclarini kazanmaya devam ediyor. Mutluyuz, gelecekten umutluyuz
Salonda müthiş efor sarfeden bir takım varken , buna karşın tribünlerde adeta uyuyarak maç izleyen bir seyirci vardı. Bu seyirci grubu belki de Avrupa’nın en pahalı kombinesini satın alarak salona gelen ve asla taraftar olamayan bir izleyici grubudur. Alkışlamaktan çok eleştirme ukalalığı yapmayı sever. Tribünlerde her maçta kendince transferler yapar, onu alır bunu satar. En sevdikleri konuşma tarzı, oyuncuları adıyla değil de oynadıkları pozisyon numaraları ile anmaktır. ” 5 numaramız pik en rol yapmayı bilse 3 ve 4 numaralar potaya gidişi ne kadar kolaylaşır” derken basketbolu ne kadar bildiğini sağa sola gösterneye çalışır. Amacı aklınca hava atmaktır. Takımı alkışlamak onlar için ” Emek/Ücret” karşılığı gibi algılanır. “Niye tezahürat yapacağım ulan. Dünyanın parasını alıyorlar, oynasınlar. Biz de bu koltuklara dünyanın parasını verdik. Vazıfemizi yaptık. Onlar da yapsınlar” Her maç, verdiği paranın karşılığında tepeden küçümseyerek bakmayı kendine hakediş olarak gören bir kitlenin olduğu bir salonda oynamak da, o maçı seyretmekte insana zul geliyor. Gelecek yıl tribünlere dişinden tırnağından arttırdığı üç beş kuruş ile bilet alarak maça girmek isteyecek seyirci değil , basketbolu seven TARAFTARLARA ihtiyacımız var. Gençliğim geldi aklıma… SPOR VE SERGİ SARAYINDA candan yürekten yaptığımız tezahüratlar geldi aklıma.. Hele dün telefonları ile oynayıp arada sırada maça bakanları gördükçe İÇİM ACIDI…
Üstad eskiyi anlattın içim burkuldu,ne güzeldi Spor ve Sergi Sarayında geçen zamanlar, gerçek spor adamları, taraftarlar, sportmenlik vardı, beğenmedikleri eski Türkiye’de eksiklik, azlık yok muydu, çoktu elbet ama herşey daha insancıldı. Telefonla ilgilenenler için de yapacak bir şey yok maalesef, bebeklikten başlıyorlar telefonla ilgilenmeye. Kendimizi bozmadan o eski güzel günleri devam ettirebiliyorsak ne mutlu bizlere. Saygılar…