Salı gecesi TÜBAD’ın (Türkiye Basketbol Antrenörleri Derneği) düzenlediği bir yemek vardı. Orada birçok eski dostumuz ve ağabeyimizle bir araya geldik ve elbette bol bol basketbol konuştuk. Hemen söyleyeyim: Galatasaray’ın kadın oyuncudan aldığı cezada ortak görüş “Galatasaray’ın çok kötü yönetildiği” idi.
Benim görüşüm ise şu: Dursun ister dursun ister durmasın ama eğer Galatasaray’da başkan olarak duracaksa profesyonelliğe saygı göstersin. Araştırdık: Milyonlarca dolar bütçeli basketbol şubesinde kuralları bilen bir tek yönetici yokmuş. (Ya da varsa bile onlara danışılmamış) Bravo Başkan’a! Sen üç kuruş tasarruf yapacağım diye yönetici çalıştırma sonra oturup ağla. Yok öyle şey! Eğer basketbolda “bir sezon içinde bir oyuncu iki ayrı lisansla oynayamaz ve eğer oynarsa takımı hükmen mağlup olur” diye çok net bir kural varsa, sen kendi kafana göre yorum yapamazsın. “Elimde federasyonun verdiği tapu gibi lisansvar, kim ne derse desin ben oynatırım bu oyuncuyu” diye inat edersen olacağı budur. Faturayı lisans bölümünde çalışan “o çocuğa” kestiler ama sonuç değişmez: Galatasaray bir sezonda iki ayrı vatandaşlıkla iki ayrı lisans alan bir oyuncuyu bile bile oynattı ve hükmen yenildi. Federasyon şöyleymiş böyleymiş. Ben anlamam! Kulübü böyle yönetirsen futbolcun (Grosskreutz) da elinde patlar basketbolcun da…
Ey Dursun! (Galatasaraylı dostlarım. Başkan’ınıza neden ön adıyla seslendiğimi merak ediyorsanız 04.12.2015 tarihli yazıma basketdergisi. com’dan bakabilirsiniz) Hımm! Nerede kalmıştık? Evet ey Dursun! Sana da Basketbol Federasyonu Başkanı’na saldırıp, “Sen kimsin Harun” filan gibi Galatasaray Başkanı’na hiç yakışmayan bir üslupla basın toplantısı düzenlemek kalır. Ah Faruk (Süren) ah! (Buradaki ön adla sesleniş hakkı samimiyetten geliyor) Sen basketbolda kuralları biraz fazla zorlardın ama bunlar da hiç bilmiyorlar be dostum. Üstelik neyi nasıl yaparsan yap Başkan gibi yapardın sen: Yakışırdın o koltuğa…
Etik mi?
Konuyu değiştirelim. Başkalarını bilmem ama bence Faruk Süren şu son maçta (Darüşşafaka Doğuş) beraberliğe yatan Maccabi’nin başkanı olsa, hiç kuşkum yok,“koçunun doğruyu yaptığını” sabahtan akşama kadar savunurdu. Çünkü.. İyi birMakyevelist’tir o: “Eğer sonuçta kazanacağın bir şey varsa, oraya giden yolda kurallara uygun her yöntem kabul edilebilir” diye düşünür Makyevelist’ler. Ya siz ne düşünüyorsunuz bu konuda sayın “etik”çiler? Eğer tur atlamak için 10 sayılık bir farka gereksiniminiz varsa ve kalan süre maçı kazanmanıza yetecek ama tur atlamanıza yetmeyecek kadar azsa maçı uzatmaya götürmek için oyuncunuzun bilerek faul kaçırmasına izin verir miydiniz? Ben mi? Hiç düşünmezdim. Şansımı zorlardım. Faul de kaçırtırdım, atış da… Beraberliğe yatar, uzatmada 10 sayı farkı arardım ama Maccabi koçunun bunu son topu beklemeden yapmaya kalkışması hataydı. Gözünü çıkarttı kuralın ve özür dilemek zorunda kaldı… Etik mi değil mi tartışmasına girmeyelim. Bence kurallar dahilinde şansını kullanmaktır bu. Eğer bu durum çok sık tekrarlanıyorsa FIBA oturup düşünür. Buna bir çözüm arar.
Örneğin“uzatma dakikalarındaki fark averaj hesabına katılmaz” diyebilir. Ve.. Eğer derse o zaman düşünürüz. Bugün böyle!