Fenerbahçe BEKO için, Sloukas’ın son anda gelen üçlüğüyle galibiyeti avuçlarının içinden kaçırdığı “kalp kıran” 40 dakikanın ardından dünkü “kader” maçının üstesinden gelmek hiç ama hiç kolay değildi…
Sarı-Lacivertli oyuncuların psikolojik açıdan dibe vurduğu o gecenin ardından yaşadıkları “travmayı” atlatabilmeleri için çok güçlü bir “karaktere” sahip olmaları gerekiyordu.
İşte dün bunu kanıtlamak, pes etmediklerini, etmeyeceklerini ispat etmek için sahadaydılar… Ve başardılar!..
Gerçekten de stresin tavan yaptığı, oyuncuların sahada birbirleriyle olduğundan çok “gerginlikle” baş etmeye çalıştığı bir maçtı dünkü…
Doğal olarak baskının, yenilmesi halinde elenecek olan Fenerbahçe BEKO cephesinde fazlaca hakim olduğunu gördük… Bu da gerek şut yüzdesi, gerekse serbest atışlara net biçimde yansıdı, ilk 3 periyot boyunca…
35 dakika boyunca da iki tarafın taktiksel anlamda birbirine üstünlük kurma çabalarında hedefe ulaşamaması, savunma tedbirlerinin, hücum organizasyonlarına göre daha “nitelikli” olmasından kaynaklıydı. Açıkçası, oyunun ilk 35 dakikası da bu anlamda iki coach Itoudis ile Bartzokas arasında bir satranç maçı gibiydi…
Fenerbahçe’yi bu süreçte ayakta tutan ilk periyotta Dorsey, devre sonunda ise Edwards oldu. Üçüncü periyotta da çizgi gerisinden krizi çözemeyen Kanarya, potaya atak ederek skora tutunmayı başardı. Ve çeyrek tamamlanıp, son periyot başlarken, 3 sayı isabeti hala 3/11’de sınırlıydı.
Son periyotta ise maçın “suskun” ismi Nigel Hayes Davis devreye girdi. Hayes-Davis gerçekten çok karakterli, büyük bir oyuncu… Tam bir takım oyuncusu… Paylaşan, zor anlarda sorumluluk almaktan kaçmayan, takımını ateşleyen… Pierre de öyle… Kırılma anlarının aranan ismi… Ve ne mutlu ki artık bu ikiliye Dorsey de eklendi… Bazen aşırı özgüvenden hata yapsa da O da sahadaki “Fenerbahçe dinamizminin” önemli bir halkası artık… Nigel Hayes Davis, arka arkaya iki üçlükle hem tribünleri hem de takımını ateşledikten sonra gerisi geldi… Ardından O’nun yaktığı ateşi Pierre ve Dorsey yangına dönüştürdü… Son 10 dakikaya 3/11 isabetle giren Kanarya, bu çeyrekte 7 üçlük atışın 6’sını çemberden geçirip, McKissic’le direnen Olympiakos’un başına balyozu indirdi…
Geçmiş yıllardan çok farklı bir Fenerbahçe BEKO izliyoruz bu seride…
Çok daha zor şartlarda, çok zor bir rakiple, önemli eksiklere, saha dezavantajına ve Sloukas’ın son saniye üçlüğüyle gelen yenilgiye karşın “pes etmeyen” bir Fenerbahçe var sahada…
Sahaya “karakter” koyan, birlikte hareket etmeyi başaran, kırılma anlarında eli titremeyen “cesur yürekler” ordusu gibi… Aslında Olympiakos da böyle bir rakip… Onlar, bu karakteristik özelliklerini sezonun büyük bölümüne yayarak birinci bitirmişlerdi. Ancak Fenerbahçe BEKO, eksilse de, kalp kıran bir yenilgi yaşasa da hedefe “inatla” koşacağını gösterdi şu ana kadar…
Bu saatten sonra “saha avantajı” denen faktörün, seyirci baskısının ne ev sahibi olan tarafa ne de misafire olumlu ya da olumsuz bir etkisi olacağını düşünmüyorum… En azından Fenerbahçe BEKO’nun bunu “aştığını”, Pire’de stresle baş edecek, daha doğrusu etmesi gereken tarafın, normal sezonu birinci sırada tamamlayıp da Play-Off’ta elenmenin eşiğine gelen Olympiakos olduğunu düşünüyorum…
Fenerbahçe BEKO’ya, coach Itoudis ve oyunculara, onlara en iyi şartlarda çalışma imkanı sunan Sarı-Lacivertli yöneticilere ve tabii birçok branşta zirveye koşan bu anlamda “tek” olan Fenerbahçe Kulübü’ne ve Başkanı Ali Koç’a gönülden tebrikler… Yürüyedur Kanarya!..