Fenerbahçe BEKO, Play-Off yolunda koca bir sezon onca emekle, çabayla, dişiyle tırnağıyla kazıyarak, var gücüyle çabalayarak elde ettiği avantajı sezon sonu gelip çattığında “hunharca!” harcamaya devam ediyor!..
Rakibe adeta “hediye edilen” Valencia maçının ardından Armani Milano’ya hem de Ülker Arena’da 40 dakikanın 1 dakikasında dahi diş geçiremedi Kanarya…
Sarı-Lacivertliler’in bu seviyede “savunma yapmadan” maç kazanma lüksüne sahip olduğu maç sayısı bir elin parmaklarını geçmez… Hele de sezon sonu yaklaşmışken, tüm takımlar can alıp can verirken böyle bir lükse hiç ama hiç sahip değil… Armani Milano da kötü gittiği, hatta sezona havlu attı denilen dönemde bile kaybetse de hücum edemediği için kaybediyor, bir şekilde savunmada ayakta kalmayı başarıyordu. Şimdi - hem de Shields, Pangos, Datome, Hall gibi sakatlarına rağmen – hücumda da özellikle Nappier’in liderliğinde ürettiğinde doğal olarak maç kazanmaya ve bunu seriye dönüştürmeyi başarmışlardı. Geçen hafta Real Madrid deplasmanında kaybetseler de yine son ana kadar maçın içindeydiler. Dolayısıyla Euroleague’de “ölüm virajına” girilen son haftalarda “hafife alınmayacak rakipler”listesinde en başta olmaları gerekiyordu.
Ama daha maçın başında hem dizginleri rakibe teslim ettiler hem de İtalyan ekibine her geçen dakika “ben maçı kazanırım”düşüncesini hissettirdiler.
Calathes’in bu takımdaki varlığının ana sebebi saha içinde “düzen sağlayıcı” olması… Yani O’ndan temel beklenti sayı üretmesi değil… Ancak dünkü gibi “ikisinde de çuvallayınca”gerçekten can sıkıyor… O düzeni sağlayan Calathes, Valencia deplasmanının ardından Ülker Arena’da da “kaldığı yerden” devam edip “daha kötüsünü de yapabilirim!”mesajını verince, ardından Wilbekin de düzen dışı atışlarla yangına körükle gidince takım oyununun ön planda olmasıyla takdir edilen Fenerbahçe BEKO, amatörce hatalar yapan bir sıra takımına dönüştü…
Zaten “acele” atışlar Fenerbahçe BEKO adına kaybın en önemli sebebiydi. Telaş, daha ilk periyot bitmeden başladı, oyunun sonuna kadar da devam etti. Sahada oyuna Motley (o da birisi topu içeri indirmeyi akıl ederse!) ve Guduric dışında akıl koyacak tek isim yoktu dün… Zaten oyunun sonundaki geri dönüş, farkın 4 sayıya kadar erimesi de akıl değil, tesadüfle oldu…
Rakibinden tam 22 top fazla gönderdi Fenerbahçe BEKO potaya dün (77’ye 55!)… Ama çoğu yanlış, acele ile alınmış kararlar olduğundan (yanlış anlaşılmasın, buna isabetler de dahil!) isabet yüzdesi dibe vurdu. Kısacası Fenerbahçe BEKO, 3’te 3’le geçebileceği, Play-Off’u sağlama alıp, ilk 4 yolunda önemli adım atabileceği bir dönemeçte 2 durakta takıldı, kaldı. Perşembe akşamki bir başka kritik mücadele olan Zalgiris Kaunas karşılaşması için Fenerbahçe BEKO’nun ihtiyaçları bu 2 yenilgi sonrası farklılaştı… Bireysel yetenek, şut yüzdesi, ribaundlar, asist/top kaybı oranı falan ilk sırada değil… Zaten hiç de olmamıştı!..Öncelikli hassasiyetler artık odaklanma, birlikte savaşma, paylaşma, süreklilik ve fedakarlık olmalı… Yani Fenerbahçe BEKO’yu Fenerbahçe BEKO yapan “fabrika ayarlarına” geri dönmeli Sarı-Lacivertliler…