Bu sezonun “en berbat” performansı olarak nitelenebilecek Zalgiris Kaunas deplasmanı dahil herhalde dünkü kadar “yenilgiyi baştan kabullenen” bir Fenerbahçe BEKO izlememiştik…
Motivasyonun bu derece düşük olduğu, hatta olmadığı, kazanmaya dair en ufak bir “kıpırtı” dahi hissettirmeyen, “deli dolu” çırpınışlarla sahada tek mücadele eden isim olsa da tüm iyi niyetine karşın takım konseptine “faydadan çok zarar veren” Edwards’ı bir kenara (!) koyacak olursak, coachundan oyuncusuna dibe vurmuş bir Fenerbahçe BEKO da görmemiştik…
Calathes başta olmak üzere oyuna yön veren Wilbekin, Guduric gibi isimlerin 40 dakika boyunca “yönünü şaşırdığı” bir Fenerbahçe BEKO da!..
Dee Bost’un 1 dakika 48 saniye içinde üst üste bulduğu 3 üçlük isabeti Sarı-Lacivertliler’in dağılmasına yetti de arttı bile!.. Öyle ki, oyunun kalanında farkı çift hanelere çekmeyi onca denemeye rağmen başaramadılar… Her hamleye cevap verdi Asvel… Normal şartlarda maç sonunda yiyeceği sayıyı (71) daha üçüncü çeyreğin sonunda potasında görmüştü bile Kanarya… David Lighty ve Jonah Mathews gibi iki önemli silahından yoksunken hem de!..
Fenerbahçe’yi Fenerbahçe yapan, sezon başından beri zirveye tutunmasını sağlayan en önemli şey oyunun iki yönünde de takımca paylaşım, yardımlaşma ve mücadele düzeyiydi… Bu özellikleri çekip aldığınızda ortaya öylesine “sıradan” bir görüntü çıkıyor ki, izlemesi gerçekten işkence!..
Potanızda 91 sayı gördüğünüz bir maçta Edwards’ın ya da herhangi bir oyuncunun 26 sayı bulmasının hiçbir anlamı yok… Fenerbahçe, “bireysel performanslarla” kazanabilecek bir yapıya sahip değil… Sahaya takımca bir şeyler koymayınca, artı değer katamayınca bu gibi istatistiklerin hiçbir anlamı yok…
Son maçlarda gözle görülen ve hissedilen en çarpıcı detaylardan biri ise coach ve oyuncular arasındaki “iletişim kopukluğu”… İşler yolunda giderken bu hissedilmiyordu… Ama kaybedilen maçlarda özellikle Pierre, Booker, Wilbekin, Nigel Hayes gibi isimlerin vücut dili, süre alamayan ve aldıklarında da ilk hatada kenara gelen Türk oyuncularınki ile örtüşüyor… Sanırım sahada tekrar senkron tutturmak için Fenerbahçe’nin önce bu sorunun üzerine eğilmesi gerekiyor…