Anadolu Efes, geçen sezonun aksine bu sezon net biçimde “enerjisini hücumdan alan takım”…
Hafta içinde hem coach Ergin Ataman hem de basketbol kamuoyu tarafından, Zalgiris gibi son dönemde büyük takımlar için “kapan” haline gelen zor deplasmanda savunma direncinin sonucu belirleyeceği konusu üzerinde duruluyor, Efes’in kazanabilmesi için sert savunmanın sürekliliği ve gerekliliğine vurgu yapılıyordu. Haksız da sayılmazlardı. Son dönemde kaybedilen maçlarda eksik kalan taraf savunma sertliğiydi. Ancak Efes’in, özellikle de bu sezon oyuncuların yeterince kendini vermediği, motive olamadığı maçlarda zaaflarının daha belirgin biçimde açığa çıktığına şahit olduk. Dolayısıyla bu, sadece oyunun bir tarafının (savunmanın) eksik kalması ile açıklanabilecek bir durum değil… Efes’in geçen hafta içinde kaybettiği Baskonia ve Monaco deplasmanlarında da savunma zaaflarının fazlaca görünmesinin sebebi, aslında kötü hücum etmesi, hücumda sahaya yeterli enerji koyamamasıyla bağlantılıydı. Sadece Efes değil, Barcelona, Real Madrid, Armani Milano hatta Olympiakos gibi takımların da motivasyon olarak aşağıda kaldığı maçlarda özellikle hücumda nasıl aksadığını, bu aksamanın da savunmayı nasıl olumsuz etkilediğini görmüştük.
Kapasitesi “sınırlı” takımların arka arkaya büyük maç kazandıktan sonra fiziksel olmasa bile mental olarak düşüş yaşama ihtimali, geniş ve zengin rotasyona sahip takımlara göre daha fazla… Zalgiris Kaunas da bunlardan biri… Dolayısıyla arka arkaya gelen galibiyetlerin ardından Olympiakos maçında yaşanan “kırılmanın” Anadolu Efes karşısında da devam etmesi normal…
Anadolu Efes için, bu zor deplasmanın, Zalgiris’in yaşadığı kırılma sürecine denk gelmesi, bunun yanında Lacivert-Beyazlılar’ın da iki yenilginin üzerine bu maçı gerektiği gibi ciddiye alıp, “ekstra motivasyonla” sahada olmaları, iki takım arasındaki kapasite farkının skora ve sahaya da net şekilde yansımasına yol açtı.
Efes’in “kararlı” başlangıcı ve bunda 3 periyot boyunca geri adım atmadan devam etmeleri, maçı da 3 periyotta bitirmelerini sağladı. Hücumda böylesine motive olduğunda Efes’in karşısında durabilmek çok da kolay değil… Şu anda Euroleague’de Larkin, Beaubois ve Micic gibi hem şutu hem de penetre ile bitiriciliği bu düzeyde gelişmiş kısalara sahip başka bir takım olduğunu düşünmüyorum. James Anderson ve Elijah Bryant da Simon’un yokluğunda O’nun üretimini en azından skorda sağlayınca, Pleiss ve Moerman gibi ceza atışlarının “üstadı” iki uzun ve giderek forma giren Dunston’la Efes, geçen sezon fırtınalar estirdiği günlerden bir kesit sundu Zalgirio Arena’da… Hücumda verim aldıkça savunmada da ritmini bulduğunu gördük Efes’in… Geçen sezon oyunun iki yönünde de hem savunma hem de hücum özellikleriyle sivriliyordu Lacivert-Beyazlılar… Bu sezon ise en azından şu ana kadar iyi hücum ettiği maçları kazanabildi Efes…
Bu sezon henüz pek “topa girmeyen” Singleton’ı da devreye soktuğu taktirde Efes’in - tabii üç kısasından da her maç dünkü gibi verim aldığı taktirde – sırtı kolay yere gelmez… Yeter ki motivasyonu da hep dünkü gibi yukarıda olsun…