Anadolu Efes’te üst üste gelen ve en önemlisi da zaten sorunlu olduğu uzun pozisyonunda yaşanan sakatlıkların ertesinde Kızılyıldız deplasmanı hayal edilenden daha zor bir maç haline dönüşmüştü.
Buna karşın Lacivert-Beyazlılar, özellikle hücum kısmında doğru bir strateji ile Sırp rakibini Larkin ve Clyburn gibi topla potaya atak edebilme konusunda üst düzey iki yıldızını ısrarla kullanarak sonuç aldı ilk yarı boyunca… Yeni transfer Daum’un da ikinci çeyrekte dahil olduğu oyunda 10 sayılık katkı vermesi, Efes’in bu anlamda çıtayı daha da yukarı taşımasına yardımcı oldu. Tüm ilk yarı boyunca momentumu elinde tutan Lacivert-Beyazlılar, devre sonunda potasında 43 sayı görse de, hücumda ürettiği 49 sayıyla 6 farkla soyunma odasına önde giden taraftı.
İkinci yarıda ev sahibi takımın, potasında 20 dakikada gördüğü 49 sayının ardından reaksiyon vereceği belliydi. Öyle de oldu. Sertliğin dozajını arttırıp, yardım savunmasında da başarı sağlayınca momentum el değiştirdi. Savunmada yarattığı sinerjiyi hücumda da Nedovic’in üst üste kritik atışlarıyla isabete dönüştürünce sadece 5 dakika 35 saniyede 25-12’lik seri buldu, farkı da 7 sayıya kadar çıkardı Kızılyıldız… Sonrasındaki kovalamacada, biraz da dar rotasyonda aynı isimlerle tekrar ritm bulmaya çabalayan Efes, Clyburn’ün de sakatlanıp, önce kenara gelip, sonra tekrar sahaya dönse de verim sağlayamamasıyla iyice oyundan düştü. Yorulan Larkin ve Beaubois ile çabaladılar. Ama olmadı. Tobey ve Bolomboy’un boyalı alandan ürettiği sayılar, Nedovic ve Lazarevic’in kritik sayıları derken oyunun sonunda fark 17 sayıya kadar tırmandı. Ve Efes, 49 sayı üretip, 6 sayı önde kapadığı ilk yarının ardından ikinci yarıda rakibinin 54-34’le maçı koparmasına engel olamadı. Euroleague’de savunma yapmadan maç kazanma lüksüne, kadro kalitesi anlamında “kredisi en yüksek” takım Real Madrid bile sahip değil… Anadolu Efes gibi bu anlamda “sıkıntılı” bir takımın savunmaktan başka şansı yok…