“Fransa, İspanya’yı yenip, Y.Zelanda’ya farklı yenilebilecek kadar dengesiz. Kötü şut atıyorlar. Alan savunmamız çok iyi iş yapacaktır ama kilit nokta ribaunt. Bir de dengeli oynamak şart.”
FRANSA tüm turnuvanın belki de en dengesiz takımı. Zaten son 4-5 senede oyunu siyahi atlet oyuncular üzerine kurduklarından beri bu özellikleri pek değişmedi. Gidip en güçlü ülkeye de kafa tutabilir, en basit görünen maçı bile kaybedebilirler. Örneği hemen İzmir’de görüldü. Altın madalya favorisi Avrupa ve Dünya Şampiyonu İspanya’yı devirip, kağıt üstünde çok üstün oldukları Yeni Zelanda’ya yenildiler. Yenilmekle kalmayıp farkı 12’nin altında tutamadıkları için grupta 4. oldular. Türkiye elbette Fransa önüne mutlak favori olarak çıkacak. Ancak işte Fransızlar’ın bu dengesiz hali insanı biraz tedirgin ediyor.
DİREKSİYONU YOK!
BU Dünya Şampiyonası’na çok önemli oyuncularından yoksun geldiler. En başta da takımın yıldızı Tony Parker’sız oynuyorlar. Onun yokluğunda oyun kurucu pozisyonunu son derece dağınık oynayan ve takımı yönetmekten çok delicilik özellikleri ile öne çıkan Bokolo ve Albicy ikilisi idare ediyor. Aslında edemiyorlar. Edemedikleri için de koç Collet aslında 1 numara olmayan De Colo’yu orada kullanıyor. Zaten sinyal vermeden sürekli şerit değiştiren bir minibüs gibi ne yapacağı belli olmayan bir basketbol oynuyordu Fransa. Bir de direksiyonun koptuğunu düşünün. Bu takım biraz o halde. Hücum tamamen bireysel yetenekler, oyuncuların atletik özellikleri ve her şeyden önce deliciliği üzerine kurulu.
ELBETTE çok da iyi hücum ribauntu yaptıklarını atlamayalım. O disiplinli, herkesin hücumda ne yapacağını, ne zaman yapacağını bildiği düzenlere sahip değiller. Zaten bu yüzden tehlikeliler. Türkiye turnuvanın en iyi savunma takımlarından biri. Fransa’yı yavaşlatmakta sorun yaşamayacaktır. Hele ki takım halinde kötü dış şut atan rakibe karşı alan savunması deliciliği de önlerse Fransa için hücum azap olur. En önemli nokta savunmanın finalini ribauntla yapmak. Alanın ribaunt zaafı rezalet bir Fransa hücumuna piyangodan 2 sayı hediye etmemeli.
ATLETİK OLMALARI TEHDİT
HÜCUMLARI kısır, dengesiz ve hatta zaman zaman bilinçsiz olabilir ancak savunmada Fransa, bizden aşağı kalmıyor. Atlet oyuncularla rakibe hayatı zindan edebiliyorlar. Ve bu savunmanın tetiklediği top kayıplarında açık alan bulurlarsa Fransa’yı yakalamak zor.
Türkiye’nin atlet takımlara karşı hücumda çok tıkandığını biliyoruz. Tıkandığımızda Hidayet’i arıyoruz ama onun da başında Batum olacak. %100 formda olmayan Hidayet’in bire bir oyunlarına başvurursak, Fransa savunmasının en güçlü bölgesine toslarız.
ŞUTLARINDAN KORKMAYALIM
DAĞINIK bir takıma karşı en güçlü silah denge ve sabır. Fransa’nın maç içinde iniş-çıkışlar yaşayacağı kesin. Ama çıkışa geçtiklerinde biz dengemizi korursak ineceği de kesin. Önemli olan oyunun akışına çok kapılmamak, sabırlı olmak.
Alan savunmasında Gelabale dışında hiçbir oyuncunun şutundan korkmaya fazla gerek yok. Ancak adam adama oynamanın da avantajları büyük. Dağınık oldukları için deli gibi top kaybediyorlar. Grupta maç başına 16 tane kaybettiler. Bizim savunmamız bunun kesin üstüne çıkar. Üstelik bu zorlanabilecek hücuma da hızlı hücum ve kolay sayı imkânı verir. Yani şut atamıyorlar diye alana fazla sarılmamak gerek.
Kontrolü kaybetmeyelim
TÜRKİYE duygu yoğunluğu ile oynamayı seven, enerjisini de coşkudan alan bir takım. En büyük gücümüz bu belki. Ancak Fransa’yı can sıkıcı bir rakip yapan en önemli unsur da zaten bu. Bu rakip karşısında konsantre ve mücadeleci oynayacağız ama duygu yoğunluğuna kapılır gider, tempo kontrolünü elden kaçırırsak, coşarken dengeyi unutup dağınıklaşırsak işte o zaman ‘Dağınıkların Efendisi’ Fransa avantaj sağlar.
FRANSA en büyük gücümüz olan coşkumuzu bize karşı kullanabilecek ters bir takım belki ama öte yandan en büyük zaafımız da artık çok endişe vermiyor. Maç sonu oynamakta sorunları var Milliler’in. Merak etmeyin o konuda kimse Fransa’nın eline su dökemez.
Batum savunmanın lideri
“Uzun kolları ile her topa, bire birde her oyuncuya karışıyor. Ayrıca ortalama üstü bir şutör ve koridor bulursa çok yukarıdan bitiriyor.”
BİREYSEL olarak bakarsak Fransa’da en önemli isim Nicolas Batum. Her geçen gün oyununu geliştiren Batum savunmanın lideri. Uzun kolları ile her topa, bire birde her oyuncuya karışıyor. Ayrıca ortalama üstü bir şutör ve inanılmaz atlet olduğu için potaya doğru bir koridor bulursa çok hızlı ve çok yukarıdan bitiriyor. Şu anda formda ama taşıdığı yük ağır olduğu için grup maçlarının sonunda çok yorgun göründü.
Takımın bir süredir yıldızı olan Boris Diaw ise çok formsuz. Grupta %14 üçlük, %32 şut, %57 faul attı. Özetle felâket. Şutunu bırakıp, diğer alanlarda savunmak en iyisi. Fransa’nın pivotları (Koffi, Mahinmi, Traore) her zamanki gibi. Sınırlı yetenek, bol mücadele üzerine kurulu bir oyun oynuyorlar. Takımın sürpriz katkı veren ismi ise basketbola 1.5 yıl ara veren, hatta bıraktığı söylenen Mickael Gelabale. Geçen yıl Cholet’de Erman Kunter’in tekrar parkelere döndürdüğü Gelabale, dış atışlarda istikrarlı isabet bulan (%59 üçlük) yegane isim olmasının yanı sıra ribauntlara da önemli katkı veriyor.



