Efes'in haftalardır düşüşteki hücumunun dibe vurduğu maçı izledik. İlk yarıda oynanan hücumu “Farmar veya Gordon topu alsınlar, ne yaparlarsa yapsınlar” şeklinde özetlemek mümkün. Tamamen Farmar-Gordon bire birlerine ve Kerem Tunçeri ikili oyunlarına yıkılmıştı hücum. Ama dün uç bir örnek yaşadık. İlk yarıda pota altına herhalde bir elin parmaklarından az top inmiştir. İlk beş başlayan Semih ve Shipp ilk çeyrekte topa toplam 1 kere dokundular. O da Fernandez’in araya girdiği bir topun sekerek Semih’e gitmesi sayesinde.
Bu denli ilkel bir oyunla başarılı olmanın imkânsızlığı ortada. Endişe verici olan uzun süredir görünen bu gidişin daha da kötüye gitmesi. Hedef maçta, grup finalinde daha konsantre bir Efes görmek isteyenler hayâl kırıklığına uğradı dün.
Bu maça yakışan istek vardı aslında Efes’de. Ama bireysel oyunda bir de iyi şut atamayınca daha ilk çeyrekte 25-14 öne fırladı Real Madrid. Bu 10 dakikada Rudy Fernandez’in 3/3’le sürüklediği üçlüklerde 4/7 isabet buldu Real. Efes ise 0/6 atabildi.
Hücum felaket olunca savunmayı da aşağıya çekiyor. Boş dönülen her hücum Real için çabuk gelme fırsatı verdi. Efes gidişatı değiştirmek için her şeyi denedi. Ama buna alışkın olmayan savunma sürekli gedikler verdi. Devre sonunda 47-30 öndeydi İspanyollar. Efes bu 20 dakikada sadece 2 kez serbest atış kullandı. Boyalı alanı hiç kullanmayan bir takım için bu rakam normal.
2. yarıya Doğuş’la oyunun temeline savunmayı alarak girdi Efes. Keşke baştan oyun öyle kurgulansaydı ama bu çaba çok cılız bir kıvılcım oldu. Hücum hiçbir şekilde bir şey üretemeyince fark hemen 20 sayı seviyelerine yükseldi ve maç koptu gitti.
Efes'e son bir şans Atina’da CSKA’nın asistiyle geldi. Rus ekibi Panathinaikos’u devirince lacivert-beyazlılar en azından Barcelona ile eşleşmekten kurtuldu. Ancak bu hücumla çeyrek finalde Olympiakos’a karşı da işler çok ama çok zor olacak.