Ekaterinburg’da tarihi bir gün yaşadık. Bir bayrama tanık olduk. Evet dün bayramdı. Basketbolun bayramıydı, Türk kadınının bayramıydı. Belki şu anda isimlerini anamadığımız, bir kısmı salonda, bir kısmı televizyon başında finali takip eden, belki de bir kısmı çok önce aramızdan ayrılmış olanların, uzun yıllar önce Türkiye’de de kadın basketbolunu var etmeye çalışanların bayramıydı.
Ezeli rekabeti, ebedi düşmanlığa dönüştürmek isteyenlere inat, maç sonunda kaybedenin kazananı tebrik ettiği, kazananın, kaybedeni alkışladığı bir bayramdı. Türk Basketbolu, iki takımıyla Euroleague finali oynayarak o bayramı doyasıya yaşadı.
Elbette bir tanesi sevinecekti, ikisi de hak etmişti. Fenerbahçe tam 18 maç kazanıp, hiç yenilmeden finale gelmişti. Galatasaray ise belki de son yılların en düşük bütçesi ve en dar kadrosuyla olağanüstü bir mücadele ile hem de yarı finalde, şampiyonluğun en güçlü adayı, yıldızlar karması ve ev sahibi Ekaterinburg’u devirerek finale yükseldi.
Ekaterinburg’daki sekizli finallerde Fenerbahçe bir türlü ritmini bulamasa da, kadro kalitesi ile kazanıyordu, kazandıkça da hatalarını görmezden geliyordu. Inguez, final öncesi sorulan ‘boyalı alanı kullanamıyorsunuz, normal performansın altında oynuyorsunuz’ yorumuna ‘Biz 18 maçı da kazandık’ yanıtını verirken aslında hata yaptığını düşünmemişti!
Karşıda ise Ekrem Memnun, rakibinin aksine her maçı özel olarak planlamıştı. Ekaterinburg’un ardından, Fenerbahçe karşısında da kontrol sürekli ondaydı. Hazırladığı adam değişmeli müdafa, Fenerbahçe’nin daha önce de çözüm bulamadığı, ancak yine sadece Pondexter ve McCoughtry’nin birebirleriyle aşmaya çalıştığı bir savunmaydı. Biraz Bibrzycka, biraz Esmeral bu düzeni bozdu, 4 kısalı baskı sonuç verdi, zaten fark 4’e indi. Ancak takıma o kadar hakim bir Ekrem Memnun vardı ki, rakibin baskılı alan savunmasına karşı ilacını son 5 dakika sahaya sürdü, Şebnem de iki üçlükle hocasının yüzünü güldürdü.
Sonuçta neredeyse tüm maçları 40 dakika oynayan Işıl’ın azmi, kararlılığı, dün aksasa da takımın skor yükünü çeken Zellous’un kritik anlarda sahne alışı, sakat sakat oynayan Lyttle’ın Fenerbahçe boyalı alanını darmadağın edişi, Ekrem Memnun ve ekibi, Menajer Müge Erdem’in her şeyin tıkır tıkır işlemesini sağlayan didinişi, dar bir rotasyona rağmen sahada canla başla çalışan oyuncuların ayakta alkışlanacak birliği. Tebrikler Galatasaray’a. Bu kupayı gerçekten haketti.