21 Kasım 2024, Perşembe
spot_img
Ana SayfaMİLLİ TAKIMLARKadın Milli Takımlar"2015 ve 2017 içimde bir yara" / Gökhan Türe

"2015 ve 2017 içimde bir yara" / Gökhan Türe

Kadın Milli Basketbol Takımı’nın tecrübeli coachu Ekrem Memnun, Eurobasket 2023 yolculuğu öncesi Sinan Erdem Salonu’ndaki son idman öncesi düzenlenen medya gününde basketdergisi.com’a özel açıklamalarda bulundu…

Slovenya ve İsrail’in ortaklaşa düzenlediği dev turnuvada D Grubu’nda Sırbistan, Macaristan ve Slovakya ile karşılaşacak olan, hazırlıklarına yoğun biçimde devam eden ve bu anlamda önemli yol kat ettiklerini ifade eden 53 yaşındaki coach, sadece kadro olarak değil mantalite olarak da eskisinden farklı bir Milli Takım inşa etme çabası içinde olduklarını söyledi.

Kadrodaki yeni isimlerin takım kimyasına kısa sürede uyum sağlıyor olmalarının önemli olduğuna da değinen deneyimli çalıştırıcı, 2015 ve 2017 yıllarında üst üste iki kez çeyrek finale grup birincisi olarak çıktıktan sonra diğer gruptan 4. takıma elenmelerinin yarattığı travmayı atlatmanın çok zor geldiğini söyledi. Bu iki turnuva için “içimde hala bir yara” diyen Memnun, “Bu iki turnuvayı madalyasız kapamış olmak içimde hep eksik kalan bir şey… Bunu tekrar yaşamamak için psikolojik olarak da güçlü olmak, güçlü kalmak çok önemli. Bunun için de çalışıyoruz” dedi.

İşte Memnun ile “3 soru ve 3 cevaplık” röportaj:

‘DENEYİM KADAR KARAKTER DE ÖNEMLİ’

Deneyim mi, yetenek mi?

“Yetenek elbette çok önemli. Ama ben yeteneğin en önemli şey olduğunu düşünmüyorum. Zihinsel dayanıklılık, fizik, karakter çok daha önemli… Deneyimli olduğunu düşündüğümüz oyuncular da o tecrübeye sahip olana kadar bu yollardan geçti. Hiçbir şey ilk günden mükemmel olmadı. Bu turnuvaları yaşayarak öğrendiler. Biz de hep beraber öğrendik. Zaten öğrenmeye de devam ediyoruz. Oyuncular için de bu böyle… Tabii ki karakter çok önemli. Yenilgiyi kabul etmemek çok önemli… Yani bu turnuvalarda nefes aldıkça, eğer ölmediysen matematik olarak her gün bir şansın var. Önemli olan onu doğru yönetmek, ona doğru hazırlanmak…

Biz de daha tecrübeli insanlar olarak oyuncu arkadaşlarımızı bu doğrultuda yönlendirmeye çabalıyoruz. Onun için bu görevlere getiriliyoruz. Onları ikna etmeyi ne kadar becereceğiz? Gücümüz ne kadar yetecek? Onu sahada göreceğiz. Yani burada önemli olan ne olursa olsun, kazansak da kaybetsek de ertesi güne yeni bir motivasyonla başlayabilmek… Yani odaklanma ne olursa olsun sahaya böyle çıkmak lazım. Bir gün önce aldığın iyi bir sonuç pozitif anlamda motivasyonu sağlıyor. İyiden de öğrenebileceğin çok şey var. Sonuç kötü ise bu bazen çok yaralayıcı olabiliyor. Bunun olmamasını sağlamak, bunun olmasına izin vermemek gerekiyor. Şampiyonada bu anlamda üstümüze düşen önemli bir görev olduğunu düşünüyorum.”

Açlık mı, tokluk mu?

“Hani başarıya dair tabii… Açlık. Yani şöyle açlık… Tokken de aç olursun. Hani açgözlü olmaktan bahsetmiyorum ama sporda açlık yani. Başarı açlığı, o mücadeleyi benimseme ve zorluklarla baş etme kabiliyetini de beraberinde getiriyor. Bunu, beni geliştirecek yeni bir görev olarak görüyorum. Yani tokluk olsaydı Michael Jordan'ı, Nowitzki’yi, Djokovic’i açıklayamazdık diye düşünüyorum. Tokluğun tabii artıları da var. Hani deneyim katıyor. Ancak eğer doyuma ulaşmışsan bunu başarmak kolay değil… Söylediğim gibi açlık hep kendini geliştirmeye olan açlık, takımını geliştirmeye olan açlık, daha iyi olma açlığı. Bunu yapabiliyorsan zaten işte o zaman çok iyi oluyorsun… Hep aynı şeyi söylüyorum. Bunları oyuncularımıza hep anlatıyoruz, konuşuyoruz. Bu yönde yetiştirmeye çalışıyoruz insanları. Ama ne kadar başarılı olduğumuzu turnuva sonunda göreceğiz…

Tabii deneyim dendiğinde de sizin coach olarak farklı bir seviyede olduğunuzu düşünüyorum. Uzun yıllardır bu işin içindesiniz. Kadınların başında en çok yer alan en çok başarı kazanan coachlardan birisiniz. Avrupa Şampiyonası’ndan hem bireysel hem de takım olarak beklentileriniz neler?

“Vallahi ben açıkçası 2018’de ayrıldım milli takımdan… İçimde yarım kalmış şeyler vardı. O dönemde bir madalya alamadık. İki defa gruptan birinci çıkıp maalesef çeyrek finalde kaybettik. Ben 2015 ve 2017’de Avrupa Şampiyonaları'nda milli takımın başındaydım. 2015’teki turnuvanın formatı başkaydı. Sonra 2017’den itibaren şu anda oynadığımız formata geçildi. Biz 2015 ve 2017’de Avrupa Şampiyonaları’nda 16 maç oynadık. 16 maçın 13’ünü kazandık. Yani şampiyon olan takım 13’ünü kazanamadı. Ama biz madalya alamadık. O kritik çeyrek final maçlarını maalesef kaybettik. Çeyrek finalde kaybedip madalyadan uzaklaştıktan sonra kalan maçları oynamak, özellikle büyük hedefi olan takımlar için kolay değildir. Onları da kazanmayı başardık. İşte ben bunları içimde hep yarım kalan, eksik kalan bir şey olarak görüyordum. Bunlar içimde bir yara benim hep. Yani 16 maçın 13’ünü kazanıp madalya alamamak beni çok üzen bir durum. Böyle bir teklif gelince birincisi ona onu tamamlamak istedim. Ama tabii oyuncular değişti, yapı değişti. Bu ayrı bir konu… Benim açımdan bunu bir meydan okuma olarak görüyorum. İkincisi şimdi ben antrenörlükte 35. seneme geldim. Türk kadın basketboluna bir form, bir oyun tarzı, bir yaklaşım getirmekle ilgili kendime bir misyon da yüklemeye çalıştım. Bunu benden kimse talep etmedi. Ama ben 35 senedir antrenörüm. Bunu geçen gün hesapladım.

Resim

‘DEĞİŞİMDEN KORKMUYORUM’

Kariyerimde kadın ve erkek basketbolunda yarı yarıya boy gösterdim. Yarısı erkek ve çoğu üst seviyede… Yarısı kadınlarda… Yine üst seviyede… Hep gelişmeyi seven bir insanım. Gelişmek istiyorum. Risk almayı seviyorum. Görüyorum. Değişiklik yapmaktan yenilik yapmaktan korkmuyorum. Bu sefer elimizdeki oyunculara bakıp daha önce yaşadığımız sorunlara da bakıp sorun olduğunu düşündüğüm şeyleri ortadan kaldıracak hamleler yapmaya çalışıyoruz. Bunlar belki ileride birilerine de ilham kaynağı olacak. Belki birebir benim yaptığım, insanlara yapmaya çalıştığım şeyler saçma gelecek. Mantıklı gelmeyecek ama sonra belki başkaları oradan bir ilham alıp eksiklerimizi değiştirecek şeyler yapacak, geliştirecek şeyler yapacak… Ben daha çok zihinsel ve oyun anlamında oyuncuların özgüveninin ve zihinsel dayanıklılığının artması için çaba gösteriyorum. Daha önce kaybettiğimiz 2 çeyrek final maçında bu gibi detaylarda eksik kaldığımızı düşünüyorum. Daha özgüvenli olacağız, olmak zorundayız. Ama içi boş bir özgüven değil bu… Altı dolu, içini doldurduğumuz, yapabildiğimiz şeyleri bildiğimiz, zayıf olduğumuz yönleri bildiğimiz, yapabildiklerimizi ön plana çıkaracak bir özgüvenimiz olacak. Yapamadıklarımızı saklamayı becereceğiz. Bunu öyle bir meydan okuma olarak aldım kendime. Riskli olduğunu biliyorum. Milli Takım’da bunlar zor ama Dünya basketbolunun gittiği yere de bakıyorum. Daha hızlı oynamak istiyoruz. Daha çok top atmak istiyoruz. Elimizdeki oyuncuları, ülkede oynanan basketbolun yapısını çok yakından takip ediyorum. Kadromuzun bunu becerebilecek oyunculardan oluştuğunu düşünüyorum. Diğer taraftan da rakiplerimize baktığımda herkesin kendine göre güçlü tarafları var. Kiminin geçmişi, kültürü, mirası… İspanyollar, Sırplar bu anlamda hep öndeler… Örneğin özel maç için İspanya’daydık. İspanya Federasyonu 100. yılını kutluyor bu yıl… Yeni bir logo yapılmış… Logonun altında kendilerini tanımlayan bir kelimeleri var. Kendilerini tanımlayan ve yapıyı bunun etrafına inşa ettikleri; ‘Family’, yani aile… Tabii sloganı oraya koymak güzel de esas olan onun altını doldurabilmek… Ben klişe laflara değil de bunun altını dolduracak, bizim sarılacağımız bir şey olsun istiyorum. Biz, rakiplerimize nereden üstünlük sağlayabiliriz, ona bakıyorum. Bu takımın geçmişine bakınca en büyük özelliklerimiz karakterimiz, mücadeleciliğimiz, sahayı yangın yerine çevirmemiz. Bunu çok büyük bir özellik olarak görüyorum. Bunun bir kültür olarak devam etmesi gerektiğine, elimizden hiçbir zaman alınmaması gerektiğine inanıyorum. Biz bugün buradayız ama yarın olmayacağız. Başkalarının da bu takımın başına geldiğinde bu takımın kültürünün bu olduğunu bilip gelmesini istiyorum. Hep bunun için çalışıyorum.”

Resim

BENZER HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -spot_img

Son Haberler