Anadolu Efes, Play-Off hedefi doğrultusunda kayıpsız geçmesi gereken Atina deplasmanında Panathinaikos karşısında “yıldız farkıyla” kazanıp hata yapmadı.
Dev ligde iddiası kalmayan rakiplere karşı oynamak, yarattığı psikolojik atmosfer itibarıyla bazen iddialı takımlarla boy ölçüşmekten daha tehditkar olabiliyor… Net favori olmanın getirdiği “baskı”, rakibin “kaybedecek bir şeyi olmama” duygusu ile bütünleşince de bunun üstesinden gelmek kolay olmuyor…
Efes’in saha içi lideri Vasilije Micic, Asvel deplasmanından sonra Atina’da da yoktu… Ancak Lacivert-Beyazlılar’ın “kaliteli oyuncu derinliği” öylesine fazla ki Atina’da da bu avantajı kullanarak sonucu belirlediler.
Karşısında dünkü kadar dirençli bir Panathinaikos bulmayacağı hissi ile oyuna başlamanın bedeli ilk 13 dakikada Yunan ekibinin hükmettiği oyunla karşılık buldu. Efes, bu 13 dakikada potasında 32 sayı görürken (32-25), 7 sayı da geriye düşmüştü. Bryant ve Singleton’ın aksayan savunmaya getirdiği canlılıkla birlikte Larkin ve Clyburn’ün de rakip potada varlığını hissettirmesi maçın kırılma noktasıydı. Devrenin sonuna kadar ve üçüncü periyodun ilk 3 dakikasını kapsayan 10 dakikada Efes’in oyunun iki yönünde gösterdiği kıpırdanış maçı kazanmasına yetti. 23.01’de Bryant’ın üçlüğü ile 43-54’e gelen oyunda bu 10 dakika içindeki savunma bazlı 29-11’lik seri Lacivert-Beyazlılar’ın maçı avuçlarının içine almasını sağladı. Efes, bu seriyi maçın sonuna kadar galibiyetin “sigortası” olarak kullanıp ilk 8 içinde kalıcı bir yer edinme adına önemli bir hamle yapmış oldu.
Dizindeki sakatlığı baş ağrıtan Micic’in ameliyat olmadan sahalara dönme ihtimalinin güçlenmesi ise Efes için sezonun kalanı adına en az bu galibiyet kadar önemli…