Gregg Popovich’i bir kelimeyle anlatacak olsam ‘saygı’ derim. Çünkü sadece kendi oyuncu ve taraftarının değil rakiplerinin ve basketbolsevelerin saygısını kazanmış biri. Bu saygının kaynağı başarılı olması kadar basketbolla kattıkları ve kişiliği. Anlatımı birkaç kelimeyle genişletmem gerekse tercihim ‘başarı, disiplin, mutlak otorite, babacanlık, istikrar, kolektif düşünme ve evrensellik’ olur. 26 yıldır kesintisiz olarak San Antonio Spurs’u çalıştıran Popovich bu sürede 5 kez NBA Şampiyonluğu ve 3 kez yılın koçu ödülünü kazandı. 4 defa All Star takımına koçluk yaptı ve NBA tarihinin iyi 15 koçu arasına girmeyi başardı. Sırp asılı koç Utah Jazz maçında 1336. galibiyetini elde ederek ödülleri arasına bir de unvan ekledi. O artık NBA’in en çok maç kazanan koçu. Gregg Popovich’in galibiyet sayısı kadar galibiyet oranı da yüksek. Popovich 1336 maç kazanırken sadece 694 maç kaybetti. Galibiyet oranı % 65.8. Bu inanılmaz bir rakam.
Sezon sonu koçluğu bırakacak olan Popovich’in böyle bir unvanla tarihe geçmesine çok sevindim. Çünkü fazlasıyla hak ediyor. Farklı düşünenler olacaktır elbette ama Popovich benim için NBA tarihinin en büyük koçu. Belki en fazla şampiyonluk kazanan koç değil. En karizmatik de değil. Efsane bir oyunculuk geçmişi de yok. Ancak hiçbir koçun başaramadığını başardı. Tarihin bir parçası olmadı. Tarihi bizzat kendisi yazdı. Her şey 1996-97 sezonunda San Antonio Spurs Koçu olmasıyla başladı. İlk 3 sene koçluk ve genel menajerliği birlikte üstlendi. Dördüncü sene asistanı ve yakın arkadaşı R.C Buford’u GM görevine getirerek tamamen koçluğa odaklandı. Ardından daha önce hiçbir başarısı olmayan küçük pazar takımı Spurs’un altın çağı başladı. 5 NBA şampiyonluğu, asla pes etmeyen, iddialı, 24 yıl aralıksız play-off yapan bir takım izledi San Antonio Spurs taraftarı. Küçük pazar takımları şampiyon olabilir ama istikrarlı şekilde tekrar edemez. Popovich bunu başardı. Yıldızlarla şampiyon olmadı. Kendi draft ettiği oyuncuları sistem içinde yıldızlaştırdı. Spurs ve yıldız denilince akla gelen ilk isim rahatlıkla NBA’in ilk 5 uzun forveti arasına koyacağımız Tim Duncan olur. Ancak ben Duncan’ın bir başka takımda bu kadar yükselemeyeceği görüşündeyim. O aslında Popovich’in sisteminin yarattığı bir yıldız.
Spurs, Popovich-Buford ikilisinin yönetiminde draftları en iyi değerlendiren takım oldu. Son sıralardan yıldız seviyesinde oyuncular buldular. Tony Parker 28. sıradan, Manu Ginobili 2. tur 57. sıradan seçildi. 26. sıradan seçtikleri George Hill beklenen gelişimi gösteremeyince Indiana Pacers’a yollanıp karşılığında aldıkları 15. sıra hakkını Kawhi Leonard için kullandırlar. Spurs’un son yıldızı Dejounte Murray yine bir 29. sıra seçimi. Sırp asıllı koçun başarısı sadece draft haklarını doğru kullanmakla sınırlı değil. Aynı zamanda diğer takımların seçip kullanamadıkları oyuncuları kadroya katıp parlatmayı da başardı. Cavaliers’ın beğenmediği Danny Green, Portland’ın süre vermediği Patty Mills, Toronto’da vasatı aşamayan Matt Bonner, Popovich’le buluşunca çok önemli rotasyon oyuncusu olup şampiyonluklar kazandı. Sadece bunlar değil drafttan gelen Tony Parker, Kawhi Leonard, Dejounte Murray gibi oyuncuların gösterdiği gelişimin ardında başta Popovich’in şut koçu Chip Engelland olmak üzere aylar hatta yıllar süren çalışma yatıyor. Popovich günlük başarıların peşinde koşmadı. Uzun vadeli planlarla sabırla çalışarak adeta ilmek ilmek örerek kalıcı başarıya odaklandı. Büyük oranda da başarılı oldu.
Popovich’in başarılarını diğer koçlardan üstün kılan bir diğer detay lobiler arkasında olmadan şampiyon olması. Medya desteği, ülke çapında taraftar ve kamuoyu gücü arkasına almadı. Bu tür baskı unsurları olmayınca hakem kararları çoğu zaman Spurs’un yanında olmadı. Hatta 2004 Konferans Yarı Finali’nde Derek Fisher’ın 0.4. saniyede attığı basketle tek sayıyla kaybettikleri maçta olduğu gibi karşılarında oldu. Top Fisher’ın elinden çıktığında süre bitmişti. Ancak hakemler bu sayıyı iptal edemezdi. Çünkü NBA hikâye sever. Yıllarca anlatılacak başarı hikayesini yok sayamazlardı. Hele ki kahraman Lakers olunca. Dolayısıyla bu hikâyede yanan taraf San Antonio Spurs oldu.
Popovich’in taviz vermediği en önemli konu sistem. Oyuncularının sistemin dışına çıkmasına tahammülü yok. Çokça oyuncularına bağırdığına şahit olduk. Ancak babacan bir yanı da var. Daima oyuncularının yanında. Sertlik oranı biraz fazla olan ‘tatlı sert’ diyebileceğimiz bir tarzı var. Sistem anlayışı kendisi için de geçerli. Kazandığı şampiyonluklar olsun son elde ettiği en çok kazanan koç unvanı olsun yaptığı teşekkür konuşmasında hiçbir zaman ‘ben’ diyerek başlamadı konuşmaya. Hep ‘biz’ diye başladı. Kolektif anlayış hayatına işlemiş. Sezon içinde yaptığı rotasyonlarla takımının play-off’lara diri ve formda girmesini sağladı. Basketbolun yıllar içinde uğradığı değişime ayak uydurmayı başardı. Örneğin 90’lı yıllar ve 2000’li yılların başında savunma basketbolu hakimken Spurs ligin en sert savunmalarından biriydi. Tim Duncan’ın merkezinde olduğu yarı saha basketboluyla şampiyonluklar kazandı. Daha sonra hücum ön plana çıkınca Spurs aynı çekirdekle ligin en iyi hücum eden takımlarında birine dönüştü. Ana rolü Tony Parker ve Manu Ginobli’ye veren Popovich, iki oyuncuyla oyunu hızlandırarak 2014 yılında bu defa hücumla şampiyon oldu. Popovich sadece üç sayının egemen olduğu günümüz basketboluna ayak diretti. Ayak uyduramadı demiyorum gerçekten ayak diretti. Çünkü inanmadı. Bu inançsızlıkta yaşının ilerlemesi, eşini kaybetmenin verdiği acı, Tim Duncan’ın basketbolu bırakmasının ardından Kawhi’nin takasını istemesiyle yapının bozulması etken oldu.
Popovich bir nevi baş öğretmen gibi NBA’e çok sayıda koç yetiştirdi. Geçtiğimiz sene Milwaukee Bucks’la şampiyonluk yaşayan Mike Budenholzer, Charlotte Hornets Koçu James Barrego, Denver Nuggtes Koçu Michael Malone, Boston Celtics Koçu Ime Udoka, Sixers’ın önceki koçu Brett Brown, Cleveland ve Lakers’ı çalıştıran şu anda da Golden State’te baş asistan olarak görev yapan Mike Brown, Orlando Magic’i çalıştıran, günümüzde de Nets’te asistan koç olan Jacque Vaughn, Gregg Popovich’in eğitiminden geçerek baş antrenör olan isimler. Ayrıca Avrupa Basketbolu’nun önde gelen koçlarından Ettore Messina, kazandığı sayısız şampiyonluğa rağmen 5 sene Popovich’in yardımcılığını yaptı. Çünkü Popovich öyle bir seviye ki kariyeriniz ne olursa olsun onun yardımcılığını yapmak bir ayrıcalık.
Sırp baba Hırvat anneden doğmuş olmasından kaynaklı olsa gerek hiçbir zaman tipik Amerikalılar gibi Amerika’yı dünyanın merkezi görüp diğer kültürleri küçümsemedi. Aksine onlardan beslendi. Aynı zamanda çok kitap okuyan ciddi bir entelektüel. Popovich’in bir diğer uzmanlık alanı yeme içme kültürü. Önemli bir şarap uzmanı. Öyle ki onun tercih ettiği şarap markasına talep artıyor. Şarap zevkiyle Amerika halkına önderlik yapıyor. ABD ordusunda görev yaparken bir süre Diyarbakır’da yaşamış. Ülkemizi tanıyor ve seviyor. Zaman zaman ziyaret ediyor.
Popovich sezon sonu koçluğu bırakacak. Ancak ben basketboldan kopacağını düşünmüyorum. Başkan danışmanı olarak Spurs organizasyonunda yer almaya devam etmesi akla gelen ilk olasılık. Benim gönlümden geçense yorumcu olması. Onun NBA maçlarını kendine has üslupla yorumlaması fikri beni heyecanlandırıyor.