Anadolu Efes, Euroleague’in ardından ING Basketbol Süper Ligi’ni de kazanarak pandemi gölgesinde, zor koşullar altında geçen sezonu “duble kupa” ile taçlandırdı.
Kulüp tarihinde yıllardan bu yana özlemi duyulan Euroleague şampiyonluğuna ulaşan Lacivert-Beyazlılar, bunun hemen ardından Fenerbahçe BEKO ile oynadığı final serisinde de kusursuza yakın bir performansla kupaya uzandı.
DÖRT MADDEDE ANADOLU EFES
Bu seride Efes’i farklı kılan dört önemli detay vardı. Bunlardan ilki Euroleague’de de kendisini hedefe götüren yüksek motivasyonuydu. İkincisi, üç yıldan bu yana bir arada oynamaya alışmış, birbirlerinin ne zaman ne yapabileceğini “ezberlemiş” oyuncu grubu ile oluşturulan takım kimyasıydı. Üçüncüsü, bu oyuncu grubu içinde liderlik özelliğine sahip, ancak paylaşmayı da iyi bilen, tehlike anında camı çekinmeden kırabileceğiniz Micic, Larkin, Simon ve Beaubois gibi üst düzey yeteneklere sahip “çekiçlerin” bulunmasıydı. Dördüncü ve “tamamlayıcı” unsur ise, hangi oyuncudan, hangi süreçte, ne düzeyde ve nasıl verim alabileceğini çok iyi hesap eden, onların verimini yukarı çekmek için hem fiziksel hem de mental olarak en uygun yöntemleri hayata geçiren, rakiplere göre oyun planını en iyi şekilde kurgulayan, yıldız isimlere saha içinde “özgürlük” tanıyan ve tüm sezon boyunca da teknik, taktik açıdan tüm rakiplerine karşı “fark yaratan” coach Ergin Ataman ve yardımcılarıydı…
Normal şartlarda, Euroleague kupasını kaldırmış, yıpratıcı sezonu zirvede noktalamış birçok takımın kendi lokal ligine dönüşte sorun yaşadığını, performansının aşağıya indiğine çokça şahit olmuşuzdur. Ancak Anadolu Efes, gerek fiziksel gerekse mental olarak Euroleague seviyesindeki oyun kalitesini korumayı başararak bu anlamda da yeni bir çığır açmış oldu.
Final serisinin ilk maçında Fenerbahçe BEKO’yu 40 farkla mağlup eden, ardından olaylı ikinci maçı da farklı kazanan Lacivert-Beyazlılar, Ülker Arena’daki üçüncü karşılaşmada da ikinci çeyrekten itibaren estirdiği kusursuz fırtına ile yine kolay bir galibiyet aldı. Bu noktada dikkat çekici olan, Fenerbahçe’nin genel olarak final motivasyonu ve sezon normlarının altındaki performansıydı. Sarı-Lacivertliler’de sıkıntı, yeni bir takım olmanın ötesinde… Oyuncu tercihleri ve basketbol tarzı birbiriyle çelişiyor!.. Kırılganlık, sezon ortasında kaybolur gibi olsa da sezon sonunda yeniden ve eskisinden daha üst seviyede açığa çıktı… Takım olgusunun değil, bireysel performansların ön planda olduğu bu düzenin uzun vadede verimli olma ihtimali yok… Sezon içi hamlelerde yanlışların doğrulardan fazla olması da ayrı bir konu… Dolayısıyla sadece oyuncuları ya da teknik ekibi değil, idari yapılanmayı da yeniden masaya yatıracak geniş çaplı bir eylem planını hayata geçirmek şart görünüyor…
Efes dün 14-0’lık seriyle 25-21 geride kapadığı ilk periyodun ardından, 2. periyotta 31-25 geride iken, çeyreğin son 6 dakika 43 saniyesinde bulduğu 19-1’lik inanılmaz seriyle devrede 32-44 öndeydi.
Üçüncü çeyrek başlar başlamaz ise maç koptu… Lacivert-Beyazlılar, bu seriyi 18-4’lük yeni bir fırtına ile birleştirip, totalde seriyi 37-5’e taşıyıp, maçı da geri dönüşü olmayan yola soktu. Oyunun kalanı ise sadece formaliteydi…
ALKIŞLAR BAŞKAN ALİ KOÇ’A
Final serisi dünkü maçla son bulurken, Ülker Arena’da güzel görüntüler yaşandı. Fenerbahçe BEKO’lu oyuncular, idareciler ve teknik ekip, tıpkı eski baş antrenör Zeljko Obradovic döneminde olduğu gibi, kaybettiği final sonrası kupa seromonisi için sahada rakibinin podyuma çıkmasını bekledi. Efes kupayı kaldırırken de Sarı-Lacivertliler takım halinde rakiplerini alkışladılar. Başkan Ali Koç’un, tribünden sahaya inerek bu sürece önderlik ettiği gözlendi. İkincilik şildini alırken Anadolu Efesliler de takım halinde Fenerbahçe BEKO’yu alkışladılar. Sarı Miras’ı korumak, sadece sportif başarıları devam ettirerek olmaz, böyle eylemler de gerektirir… Bravo Ali Başkan…