NBA'de Sacramento Kings forması giyen Bogdan Bogdanovic Sport Klub sitesine uzun bir röportaj verdi. İşte röportajdan satır başları:
“Yolculuktan 10 gün önce detaylı bir plan yapılıp bana yollandı, tüm ihtiyaçlarımı ve kişisel isteklerimi sordular. Güzel bir restoranda yemek yedim. Mekanlarda benimle ilgilenecek kişilere kadar her şey bana verdikleri notlarda yazıyordu. Gecenin sonunda Vince Carter da bana eşlik etti. Carter’ın emekli olmaya niyeti yok. Buraya takıma kazandırabileceği şeyler olduğuna inandığı için gelmiş. “Carter tüm ülkelerde tanınan bir kişi. Beni görünce, “Naber takım arkadaşım” dedi gülerek. Biraz konuşma imkânı buldum, tam bir basketbol fanatiği. Her şeyi takip ediyor, Euroleague maçlarını izliyor. Divac bana Carter’ın inanılmaz miktarda para harcayıp evlerinden birine bir basketbol salonu yaptırdığını söyledi.”
“Sağlık testleri Avrupa’dan farksız, aynı prosedürler uygulanıyor.”
“Salon inanılmaz, kolaylıkla kaybolabilirsiniz. 4 kat var ancak herhangi bir katta giriş neresi, nerde ne var anlatmak çok zor gerçekten. 24 saat açık bir antrenman sahası var. Ne zaman istersen gelip şut antrenmanı yapabilirsin. İçerde çok farklı aletler var, bazılarını ilk defa gördüm. Burayı görene kadar en iyi olduğunu düşündüğüm salon Fenerbahçe’nin salonuydu. Partizan’da içecekler için buzdolabımız olsun istiyorduk, Fener’deyken yenilenme çalışmaları için aletlerimiz vardı ancak burada bir yüzme havuzu, bir sauna ve terapi odaları var.”
“Hala hatırlarım, turist olarak Real Madrid’in stadyumunda soyunma odalarına girmiştim ve içlerinde bir şey yokken bile adeta büyülenmiştim. İçeride bir soyunma odası, maçlar için özel bir soyunma odası, onlarca TV ekranı hatta ortamı düzenleyen bazı android robotlar, insanları kaydeden kameralar vardı. İnanılmazdı, bir uzay gemisi gibi.”
“Divac ve Stojakovic ile farklı konulardan konuştuk. Bana Sacramento, diğer takımlar ve önceki salon ile ilgili şeyler anlattılar. Adaptasyon için zamana ihtiyaç duyduğumu ancak bunu çok fazla düşünmemem gerektiğini, takım için değerli bir parça olduğumu söylediler. Peja bana Avrupa’da yaptığım her şeyi unutmam gerektiğini, burada öncelikle kendimi kanıtlamam gerektiğini ve teknik ekibin Avrupa’ya kıyasla çok daha sabırlı olduğunu, oyunculara çok daha saygılı olduklarını söyledi.”
“13 numara ile ilgili şakalaştık. Kariyerime başladığım Zitko Basket’te boş olan iki numaradan biri 13’tü ve ben de onu seçmiştim. Partizan ve Fener’de de 13 numara boş olduğu için giydim, özel bir anlamı yoktu. Daha sonra da Kobe’nin 13.draft seçimi olduğunu öğrenince bu benim bahanem olmuştu. Şimdi 13 numara dolu, Peja bana burada bir kural olduğunu, numarasını almak istediğin arkadaşına değerli bir hediye sunmak zorunda olduğunu söyledi. Allen Iverson da Beşiktaş’ta oynarken 3 numarayı almak için bunu yapmış. 13 numarayı giyen Papagiannis belki benden nefret edecek ama ben numara işini çok takmıyorum, numara işi için para vermek bana mantıklı gelmiyor, böyle parayla insan almak saçma. Bununla ilgili Peja’ya şaka yaptım, “salonun koridorlarından kurtulmak kaç para eder?” diye sordum, gülerek “o kadar paran yok, 8 milyon eder” dedi.”
“Koç Dave Jerger’in oyuncularıyla arasında yakın bir ilişki varmış. Maçtan önce “maç duası” ederlermiş. Bu koç Jerger’e özel bir durum, her takım bunu yapmıyormuş. Koç ile görüştüm fakat çok uzun değildi, yeni bir takım olduğumuzdan kısa vadede çok büyük hedeflerimiz olduğunu sanmıyorum. 3-4 yıllık bir süreçte yarışmacı takım olacağız. Daha sonra bir süper yıldız getirip yüzük için mücadele edeceğiz. Yapacak çok şey var.”
“Çok yetenekli genç oyuncularımız var ama zamana ihtiyaçları var. Yaz liginde onları izledim.”
“Henüz gerçekten hangi pozisyonda nasıl oynayacağımı bilmiyorum. İki veya üç numara olabilir. İki pozisyonda da topla oynayabilen ve yaratıcı olan çok alternatif yok. Buddy Hield iyi bir şutör ve süper bir skorer ancak genellikle az dribling yaparak oynuyor. Onun skor bulması için uygun zamanda pas atılması lazım. Fox nadir bulunan yaratıcı oyunculardan ancak çok genç. Tarzı George Hill’i anımsatıyor. Ben Hield ve Fox’u birleştirerek Bogdanovic gibi oynayacağım.”
“Oyun hızımla ilgili değişimler yapmalıyım, Avrupa’da hücum süresini sonuna kadar kullanmaya çalışırsınız, NBA ise seyircilere zevkli basketbol oynatmak için tempoyu sever. Fener’e geldiğimde bir problem yaşamıştım, takım arkadaşlarım bana çok saygı duymasına rağmen genç oyuncu olduğum için “ben gencim, uzakta durmalıyım, henüz benim zamanım değil” diye düşünürdüm. Bu çok yanlıştı. Hemen sorumluluk alıp kendini kanıtlamalısın. Bunu Fener’de öğrendim ve burada uygulayacağım.”
“Mücadeleci takımlardan geliyorum. Bundan korkmuyorum. Partizan ve Fener’deyken takımdaki en iyi oyunculardan biri olmaya çalışırdım. Şu anda da böyle düşünüyorum. Hata yaptığımda beni daha da motive ederlerdi ve neleri doğru yapmam gerektiğini söylerlerdi. Hedefin üç sene içerisinde play-off yarışına dahil olmak olduğunu söyleyebilirim. “
“Sırbistan olarak güçlü bir takımımız var, geçmiş senelerde aldığımız sonuçlarla da madalya için ne kadar rekabetçi olabileceğimizi gösterdik. En ilerisini düşünmüyoruz, adım adım gideceğiz. Uzun zamandır birlikte oynuyoruz, birbirimizi tanıyoruz, en iyi durumumuzda olmalıyız. Kimse yüzde yüz motive olarak başlayamıyor, bizler robot değiliz.”
“İspanya saygıyı hakediyor. Takımlarında genç oyunculara yardımcı olabilecek tecrübeli isimler bulunuyor.”
Nikola Jokic hakkında:
“Onunla ilgili özel bir yorumum yok. Ona saygı duyuyorum, iyi bir adam. Ancak kararını vermesi için fazla beklememeli diye düşünüyorum.”
“Kalinic’in röportajını okudum. Bu konular hakkında 3-4 ay önce de konuşmuştuk. Bana “Dostum, bu yaz milli takımda kim oynayacak?” dedi. Çok yorgunduk, ağrılarımız vardı. Belki ara vermeliyiz diye düşündük, kısa bir ara verme fırsatı bulduk ama hemen sonrasında basketbol sizi özlemeye başlıyor. Milli takımlar yeni sezona hazırlanmak için ideal yerler. Belki bireysel olarak hazırlanmak daha iyi olabilir ama sizi daha ileriye götürmek isteyen insan grubuyla birlikte çalışmak işinizi kolaylaştırıyor. Kişisel olarak rekabetçiyim, eğer antrenmana yüzde yüz motive gelmiyorsam biliyorum ki birileri beni bu konuda uyaracak ve buna tepki olarak motivasyonumu tekrar kazanmak için çabalayacağım.”
“CSKA’ya kaybettiğimiz finalin ardından kötü hissediyordum. Kendime “Bu senin oyunun değil, bir daha bu şekilde kaybetmemelisin” dedim. Kaybettiğimiz o maçı sayısız defa izledim. Bir kez daha o şansın elimize geçeceğini biliyordum. Bunu hakediyordum, kendime hep bunu söyledim. “O benim günüm olacak ve beni hiçbir şey rahatsız edemez” dedim ve sonunda her şey mükemmel oldu.”
Çeviri ve Düzenleme: Basket Dergisi