TBF CEO'su Ömer Onan, basketbol gündemini değerlendirdi, çok önemli açıklamalar yaptı.
TBF binasında bir grup gazeteci ile bir araya gelen ve Basket Dergisi'nin de yer aldığı toplantıda Onan, soruları yanıtladı.
Onan'ın açıklamaları şöyle:
-Pek çok maçta boş salonlar görüyoruz. Yeterli seyirci sayısını sağlayamayan kulüplere bir yaptırım uygulamayı düşünüyor musunuz?
Kulüplere söylenebilecek şeylerden biri şu, 5 maç yayınlandığı zaman diğer takımlar mağdur oluyor diyorlardı. Biz üzerimize düşeni yapıp 8 maçın canlı yayınlanmasını sağladık. Şimdi onlar da üzerlerine düşeni yapacak. Seyirci getirmek için organizasyonlar yapmaları lazım. Hele ki, İstanbul dışındaki şehirlerde bu çok daha önemli. Haftada 1 tane organizasyon var, eğer pazarlama ekibini çalıştırabilirsen hem seyirci getirirsin hem kombine satabilirsin. Biz bu ligin değerini geldiğimiz günden beri %30-%40 arttırırsak o zaman ödül ve ceza uygulamasını düşünebiliriz. Gelecek paranın belli bir kısmını ödüle ayırabiliriz. Örneğin seyirci kapasitesini en çok arttırana ödül verilir, arttıramayan uyarı üstüne para cezası verebilirsin. Takımlar bunun için uğraşıp kafa yorarsa bu durumu belli bir noktaya getirebilirler. Nasıl Türk oyuncu oynatana teşvik veriyoruz, ileride seyirci yüzdesini arttırana da verebiliriz.
Avrupa'da insanlar şunu anlamış, ben kulübe neden zarar vereyim? Kulüp kendi kulübü. İspanya'da adam antrenörü protesto ediyor ama beyaz mendil sallayarak yapıyor bunu, sahaya yabancı madde atarak değil. Bu bilinci burada da sağlamamız gerekiyor ama bu tek başına federasyonun yapacağı bir şey değil. Niye yalnızca bizim ülkemizde oluyor dönüp buna bakmamız lazım. Dışarıda da basketbol, futbol tutkuyla seviliyor, orada da hakem hataları oluyor. Kulüpler bu durumu çok iyi niyetli çözmeye çalışıyor.
-Yakın zamanda yabancı oyuncu sınırlaması konusunu görüşeceksiniz. Kafanızda bir şema var mı?
Bir karar aldığınız zaman, altını doldurmanız lazım. 6 yabancı kararı hiç düşünülmeden aceleyle alınmış bir karardı. Karar almak için karar alıyorsunuz. Ben şunu isterdim, 6 yabancı alınıyorsa 18-20 yaş arasında bir takım kurulup bunun bir yerlerde oynatılması lazım. 4+1 olsun diyor herkes. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Banvit, Tofaş, Darüşşafaka. Ben bir çalışma yaptırdım ve gördük ki bunlar zaten fiili 4+1 oynuyor. Kim oynamıyor? Geriye kalan kulüplerimiz. O kulüplerin de şunu görmesi lazım. 5-6 yabancıyla oynadıklarında bir katkıları olmuyor. Avrupa'da 7-8 yabancıyla oynuyorlar çünkü hedefleri var ve karşılığını da alıyorlar.
Oyuncu yetiştirmek için başka modelleri düşünmek lazım. Gençler Ligi'ni kurduk, burada çocuklar daha fazla maç yapıyor, güzel maçlar da oluyor. Bunların takibini de yapıyoruz, hepsi de çok hoşnut. Çünkü çok iyi altyapılar başka şehirlerde Türkiye Şampiyonası'ndan önce oynayamıyordu.
Balkanlar'da Adriyatik Ligi'nde adamlar 3 kuruş para ile, 1000 Euro ile, 2000 Euro ile 21 yaşına kadar oynuyorlar. 21 yaşına kadar hem fiziksel gelişimlerini hem yeteneklerini geliştirmeyi devam ettiriyor ve böyle geliyor. Asıl 18-20 yaş arasını tek hafta sonu oynanan maç yerine hafta içine at. Şimdi ben söyleyeyim, EuroCup, EuroLeague, FIBA Şampiyonlar Ligi oynayan takımlar idman yapabiliyorlar mı? Yapamıyorlar. Peki o takımlardaki bizim A Milli Takım'a aday dediğimiz çocuklar ne yapıyorlar? Seyahat ediyorlar. Biz de diyoruz ki kulüplere, bu çocukları çifte lisansla ver bize, biz bunları bir takıma sokalım, en iyi şekilde antrenörünü, diyetisyenini, kondisyonerini getirelim. İstiyorsan sen kulüpler olarak antrenör de gönder. Ama sadece hafta sonu oynayacağı maç değil, Pazartesi'den Cuma'ya kadar günde 4 saat idman yapsınlar. Kuvvet idmanı da yapsın, fundamental idmanı da yapsın, eksiğini de tamamlasın. Ama sen yetenekli bir çocuğu alıyorsun 18 yaşında A takıma çıkarıyorsun, ondan sonra 2 sene boyunca seninle seyahat ediyor. İdman yapsa onu da anlayacağım ama hafif idman yapmak zorunda kalıyorsun. Bu çocukların gelişmesi lazım. Adriyatik Ligi'nde ne yapıyor adam? Bogdanovic de, Zizic de, Tomic de, 3 sene boyunca her idman sonu şut attı, 35 dakika süre aldı, belki parayı az kazandı ama şmdi geldi NBA'de oynuyor.
“ANTE ZIZIC NE YAPTI, EGEMEN GÜVEN NE YAPTI?”
Zizic ile yaşıt olan Egemen Güven bu süreçte ne yaptı peki? Diyorum ki, Egemen Güven 3 sene önce bu kadar yetenekliyken Karşıyaka versin federasyona, biz çalışalım, istiyorsa antrenör de göndersin, eğitimine baksın. Ondan sonra konuşalım yabancı sayısını. Yaptık oldu ile olmuyor, biraz araştırmak lazım. Takım yaptık lige koyduk ile de olmuyor. Pazartesi'den Cuma'ya bu çocuk ne yapacak, kimlerle çalıştıracağın da önemli, gelişimine bakman lazım. Bilim bu sporun içine girmiş. Bakıyorsun Letonya takımı, Rusya takımı, Avrupa Şampiyonaları'nda. Çünkü VTB Ligi'ni kurmuşlar, ligde para yok ama Adriyatik Ligi'nin benzerini kurmuş. Çocuk 17 yaşında Letonya takımı ile Khimki ile de oynuyor, Kazan'la da oynuyor, CSKA Moskova'yla da oynuyor. Hem oynuyor hem de her gün idman yapıyor. Çünkü hedefinde EuroCup'ta şampiyon olmak veya FIBA Şampiyonlar Ligi'nde final oynamak yok ki.
-Türk oyuncular Avrupa'da yabancı statüsünde oynuyor. Avrupa Birliği ile bu konuda bir çalışma yapılabilir.
TBL takımlarında 2 yabancı hakkı var ve çok iyi Türk oyuncular da o ligde. Oyuncularımızı Avrupa'ya gönderene kadar TBL'ye gönderebiliriz, kulüplere çifte lisans hakkı vermiş durumdayız. Tofaş, Berkan Durmaz'ı Sigortam.net Bakırköy Basket'e verdi ve çifte lisansla oynatıyor. Oyuncuların velileriyle oturup konuşacağız ve yüzlerine de söyleyeceğiz, Adriatik Ligi'nde oyuncusu olan menajerler neden bu çocukları Fenerbahçe'ye Tofaş'a Gaziantep'e veya İspanya'nın orta sıra takımlarına götürmüyor. Para kazanacak, neden götürmüyor?
Çünkü diyor ki bu çocuk 20-21 yaşına kadar oynayacak, her gün ekstra idman yapacak, sorumluluk alacak. Ama bu menajeler kulüplerden oyuncular için önce para istiyor, velilerin bunu anlaması lazım. TBL aslan gibi lig. Kulüplere diyoruz ki onu da biz yapalım arkadaş, hepinize bu hizmeti biz verelim. Velilerin bunu görmesi lazım, 18 yaşında hemen parayı alıp 3 sene sonra kaybolmak mı, yoksa Bogdanovic gibi, Zizic gibi 1-2 bin Euro'ya 2 sene oralarda oynayıp, gelişip, ondan sonra büyük bir EuroLeague takımına gelip ondan sonra NBA'e 36 milyon dolara gitmek mi?
Benim derdim A Milli Takıma bir jenerasyon yetiştirmek. 4-5 bin Euro'ya Avrupa'ya gidip kendini geliştiren antrenörler de var. Oturalım doğru konuşalım, TBL'deki antrenör burada aldığı parayı orda alamaz, bu adam oraya gider mi?
Cenk Akyol İtalya'ya gitti en iyi sezonunu geçirdi ama sonra dayanamayıp Efes'e 4 katı paraya geldi. Ben hep şunu söylüyorum, biz federasyon olarak üzerimize düşeni sonuna kadar yapalım. Ben buradan başkana da gerçekten teşekkür ediyorum. Müthiş destekliyor bizi bu konuda, altyapı koordinatörlerine bütün Avrupa'yı gezdirdi, hep tespit yapıyoruz. Avurpa Birliği meselesi tamam ama bakalım gidecek mi oraya bizim oyuncular? Çünkü para burada. Ligin değerli olması bir anlamda güzel ama diğer taraftan da gelişim anlamında seni zorluyor. Futbolda da var bu, bak Real Madrid takımına kaç tane İspyanyol oynuyor? Geriye dönüp bakalım, Kinder Bologna'da kaç tane İtalyan oynuyordu? Futbolla karşılaştırdığımızda bizim ligimiz ya La Liga ya Premier Lig. Bakın Manchester City'e kaç tane İngiliz oynuyor?
“MENAJERE KULÜBÜN ANAHTARINI VERMEYİN”
-Hep belli menajerler, aynı koçları ligde farklı takımlarda gezdiriyor, bu konuda neler yapabilirsiniz?
Buna da bakarız, nasıl yapılıyor Avrupa'da. Kimseyi sıkıntıya sokmayı istemeyiz. Ama insanlar her şeyi bizden bekliyor. Kulüplere şunu söylüyoruz, iyi yönetici bulun, tabi ki oyuncu menajerleriyle çalışacaksın ama bunları zaptedebilmek için de bilgili insanların yönetiminde bulunması lazım. Sen bir antrenörü iyi araştırıp getireceksin. Bunu yapan kulüpler var ama bunlar hep aynı kulüpler. Menajere kulübün anahtarını verme. Biz burda doğruyu anlatmakla yükümlüyüz ve buraya gelen her kulübe yardımcı oluyoruz, ama biz de bir yere kadar yapabiliyoruz bunları.
Ne kadar basketbola, basketbol dünyasına hakim insan yetiştirirsek, bu insanlar kulüplerine de doğruları gösterecektir. Buna çok önem veriyoruz, yönetici, takım menajeri, genel menajer çok önemli. Sertifika programlarımızla bu sorunları çözmek istiyoruz.
-Oyuncuları alıp yetiştirmek konusunda kulüplerin görüşleri neler?
Kulüplerin genel menajerleriyle şu an konuşuyoruz, ondan sonra da antrenörleriyle konuşacağız. İki tarafın da bu işten ne kadar yarar sağlayacağını göstermeyle alaklı bir iş. Tabi ki onlar da 13-14 kişilik kadroları olsun idmandan geri kalmasın istiyorlar. Ama oynatmıyorsan başka bir çare bulup, daha tecrübeli bir kaç oyuncu alırsın kadrona, en azından bu 18-20 yaşındaki çocuklar bize verilip geliştikleri görülürse, belki antrenörlerde bu durumdan hoşnut olacak.
Ondan sonra çifte lisans meselesi. Eğer takımında bir sakatlık olursa, tekrar alıp oynatabilirsin bu çocuğu. Bu çocuklara idman yaptıralım, geliştirelim. NBA'de bakıyorsun lisede 18 yaşında muhteşem bir oyuncu, ama gidiyor NCAA'e. Neden? İki sene orada çalışıp sonra draft oluyor. Avrupa'ya bakıyorsun hepsinin bir B takımı var. Doncic'ten başka 18 yaşında direkt üst düzey takımda oynamaya başlamış bir oyuncu görüyor musunuz? 18-20 arası belli bir yerde oynatıyorlar onlar. TBL gibi bir ligi var gönderiyor oraya, fiziksel gelişimini de sağlıyor oyuncunun ki bu çok önemli, ondan sonra alıyor takımına. Tabi ki istisnalar var ama bu genel olarak böyle.
Biz Furkan Korkmaz'la geçen sene konuştuk, Banvit'e verdiler, sonra Banvit'le maçlara çıktı FIBA Şampiyonlar Ligi'nde finale kadar çıktı, milli takımda çok iyi bir performans sergiledi ve sonra NBA'ye gitti, bunu kulübün görmesi lazım. Sonuçta kulüp para kazanıyor, aklın yolu bir. Biz bu çocukların gelişmesini istiyoruz ki yıldız oyuncu olsunlar.
Son zamanlarda ne konuşuyoruz hep biz, herkes rol oyuncusu. Ama bizim kendi kahramanlarımızı tekrar yaratmamız lazım. Onun için bu çocukları sadece şut olarak değil, fizik olarak da geliştirmen lazım. Metecan'ı görüyorsunuz, şimdi başladı ama 2 sene kaybetti. Belki 2 sene önce bu fiziksel durumuna gelebilirdi o çocuk, ama ne yaptı, seyahat etti.
Bizim çocuklarımız Avrupa'daki pek çok gençten daha yetenekli. Ama çocuklar gelişimlerini tamamlamıyor. Bizim amacımız bu.