ABD maçının son saniyeleri. Milli Takım 2 sayı geride…
Top bizde.
Baş Antrenör Ekrem Memnun mola almış takıma son taktikleri veriyor.
Orta sahada kenardan başlıyoruz.
Top Birsel’in ellerinde.
O Işıl’a veriyor.
Işıl birkaç adım atıyor ve müsait durumdaki Şaziye’yi görüyor.
Şaziye bir potanın üstündeki saate bakıyor, bir durduğu yere.
Topu gönderiyor.
Bitmek, tükenmek bilmeyen bir an…
Önce saniyeler, sonra saliseler tükeniyor…
Ve top çemberden içeri giriyor…
Sayı bu sayı.. Hem de 3 sayı.
Maç bitiyor.
A Milli Kadın Basketbol Takımı Rio’da Olimpiyat Şampiyonu oluyor…
Allah’ım ne büyük gurur, ne büyük mutluluk bu.
Tarihte bir eşi, benzeri yok bunun…
İşte Şaziye ile bunu konuşuyoruz.
O, ‘’Benim bir değil birkaç hayalim var’’ diyor.
Anlatıyor.
Belli ki karşımızda hayal kurmayı seven biri var.
Biz de o zaman sözü ona, Milli Takım formasını Nevriye ile birlikte en çok giyen oyuncuya bırakıyoruz…
Şöyle bir bakarsak şampiyonlukların, kupaların, madalyaların, tatmadığın duygu, yaşamadığın mutluluk yok. Müthiş bir kariyerin var. Ama bir bakışta göze çarpan bir olay daha var. O da çok takım değiştirmen. Neden?. Sen mi gittiğin yerde rahat edemiyorsun? Çabuk mu sıkılıyorsun? Yoksa seni mi istemiyorlar?
-Botaş’ta çok uzun süre oynadım. Sonra Fenerbahçe’de 3 sezon oynadım. Öz güvenimi kaybettiğimi hissettim. Yurt dışına İtalya’ya gittim. New Wash Mongarda takımında iyi de oynarken hastalandım. Burselle, yani Malta Humması oldum. Başta ne olduğunu bulamadılar. Uzun süre testlerden geçtim. Türkiye’ye dönmek zorunda kaldım ve 4 aylığına Beşiktaş’a transfer oldum. Bu kısa kontrat onların tercihiydi. Sonra Rusya’ya Spartak Moskova’ya gittim. Aslında Spartak’ta iyi bir sezon geçiriyordum. Süre alıyordum. O sene 2 yabancı daha alacaklardı. Ben de yabancı statüsünde oynadığım için kadroda yer bulamayacağımı düşündüm. Hem o yaz Avrupa Şampiyonası da vardı. Milli Takım’a daha hazır gelebilmek adına dönme kararı aldım. Sonrasını biliyorsunuz. Galatasaray, Mersin BB, tekrar Fenerbahçe, yeniden Galatasaray, İstanbul Üniversitesi BGD ve Beşiktaş. Ben gelişen süreçte hem basketboluma güven gelmesi, hem de Milli Takım’a hazır gelebilmek adına bir şeyler yapmaya çalıştım. Yurt dışından ya hastalık nedeniyle döndüm, ya da Milli Takım için. Bu kadar çok takım değiştirmem, kulüp yönetimlerinin kararı. Yoksa ben de bir sorun yok.
Seni biraz İbrahimoviç’e benzetenler de var. Hani o da her sene bir kulübe gidip şampiyon yapıyor ya. Senin çok dolaşman da bana biraz böyle geldi. Şaziye’yi alan, şampiyon olur.
-Bu takım oyunu, bireysel bir spor değil sonuçta. Ben oynadığım takım için elimden gelenin daha fazlasını yapmaya çalışırım her zaman. İyi takımlarda, iyi oyunculardan kurulmuş, iyi antrenörlerin ellerinde olan takımlarda oynadım ve şampiyonluklar yaşadım. Hakikaten çok iyi coachlarla çalıştım.
''16 Yaşında 30 Dakika Süre Alıyordum''
Adana’da 4 kız kardeş. 3’ü basketbola başlıyor. (Şaziye, Naile, Ayşe, Kadriye İvegin) ama sen aralarından daha çok sivrilerek ön plana çıktın. Sen mi daha yeteneklisin, onlar mı senden daha az yetenekli?
-Ben, Kadriye ve Naile aynı anda başladık. Kadriye erken bıraktı. Ben Botaş’ta başladım. Ceyhun Yıldızoğlu antrenörümdü. Bana daha çok şans verdi. Düşünün 16 yaşındayım, 30 dakika süre alıyorum.
Peki sizi böyle maaile basketbola başlatan neden neydi? Birinden mi etkilendiniz? Yoksa senin ve kardeşlerinin boyu uzundu da ‘’Biz en iyisi basketçi olalım’’ mı dediniz?
-Ben 12 yaşında basketbola başlayana kadar babamın basketbol geçmişi olduğunu bilmiyordum. Meğerse o zamanında Kadıköyspor’da oynamış. Rahmetli Aydan Siyavuş ile çalışmış. Bu yüzden biz hep basketbol oynarken ailemizin desteğini hep arkamızda hissettik. Bütün kızlar babamın yolundan gittik. ‘’Babam basketbolu yarım bıraktı, biz tamamlayalım’’ diyerek kendi kendimize bir motivasyon kaynağı oluşturduk.
22 yaşında Botaş gibi bir kulüpte takım kaptanı oldun. Etrafında belki de senden daha eski daha tecrübeli oyuncular varken şaşırdın mı? Yoksa ben zaten o yaşta kaptanlığı haketmiştim’ dedin mi?
-Demek ki benim o yaşta sorumluluk alabileceğimi gördüler. Zaten Naile ile abla, kardeş aynı takımda oynadığımız için kaptanlık yaparken hiç zorluk çekmedim. Bir de basketbolda kaptan olmanın futbol kadar önemi yok. Zaten ben Botaş’tan ayrıldıktan sonra Naile kaptan oldu.
''Harun Abi'yi Beğenerek İzliyordum''
Sana bir milli maç sonrası ‘’Bayan basketbolunun Pegasus’u’’ benzetmesini yapmışlar. Erkek basketbolunun Pegasus’u sen de biliyorsun o tarihlerde şimdiki TBF Başkanı Harun Erdenay’dı.
-Benim için böyle dendiğinden haberim yoktu. Doğrudur bunu sadece Harun abi (Erdenay) için kullanıyorlardı. Ben de Harun abiyi zaten beğenerek izliyordum ve ona benzemeye çalışıyordum. Bana hep sorduklarında ‘’Ondan da bir şeyler öğrendim’ diyordum. Hoşuma gitti bu söz.
Senin bir rekorun var? Ne olduğunu biliyor musun?
-Hayır. Şu an aklıma gelmedi.
Üç Büyükler’in 3’ünde de 2’şer kez oynayan tek sporcusun.
-Doğru. 3 Büyükler’in arasında gidip gelmek şöyle önemli. Bunlar çok büyük camialar. Birinden birine transfer olsan büyük tepki görürsün. Ama aksine ben tepki görmedim, üstelik saygı ve sevgi gördüm. 3 takımın taraftarı da beni hep desteklediler.
''Anne Olmak İstiyorum''
34 yaşındasın ama müthiş bir enerjin var. Hani derler ya gençlere taş çıkartırsın. Sanki 40 yaşına kadar oynayacak gibisin. Sahi basketbolu ne zaman bırakmayı düşünüyorsun? Esmeral ‘Anne olacağım’ dedi basketbolu bıraktı. Senin kafanda da böyle bir düşünce var mı?
-Var tabii. Ben de anne olmak istiyorum. Önümüzdeki sezonu yarım da olsa oynayıp artık seneye çocuk sahibi olmak istiyorum. Benim bir hayalim daha var. Çocuğumu büyütürken basketbola devam edebilmek. Yani çocuk oldu, basketbolu bıraktım olmasın. Bunu başarabilirsem ne mutlu bana.
Çok takım değiştirdin, çok antrenör ve oyuncu gördün. Seni en çok kimler etkiledi?
-Tamika Catchings. Kendisiyle aynı takımda oynamadım ama karşılıklı oynadım. Tamika Galatasaray’da oynarken eşim de orada çalışıyordu. Onun anlattıklarını dinledim ve hayran oldum. Bizden ise Nevriye’yi bir sporcu olarak çok ayrı tutarım. Nevriye kendisine bakmasını bilen, basketbola yatırım yapan, gerçek bir profesyonel.
İnanılmaz efendi, inanılmaz alçak gönüllü, yüzü hep gülen birisin. Zaman zaman bunun sıkıntısını yaşadın mı?
-Beni suiistimal eden olmadı ama ‘Hayır’ demem gereken yerde ‘Hayır’ diyemiyorum. Belki en büyük eksiğim bu.
''İnandığım Bir Şeyden Asla Vazgeçmem''
Şöyle bir baktım da doğum tarihine göre Kova burcusun. Kova burcunun özelliklerini tam anlamıyla taşır mısın. Örneğin saplantılı mısın? Ya da bilimsel araştırmalar yapmaktan hoşlanır mısın?
-Tam bir kova kadınıyım. Gerçekten bir şey yapacaksam inat eder, üstüne gider onu yaparım. İnandığım bir şeyden asla vazgeçmem. Üniversiteden fen bölümü mezunuyum. Bilime merakım oradan gelir. Başta da dediğim gibi kova burcunun tüm özelliklerini yansıtırım.
Twitteri, instagramı, etkin kullanıyorsun ama takipçi sayın az. Kafaya takar mısın böyle şeyleri?
-Twitteri ve instagramı çok geç kullanmaya başladım. İlk başlarda kullanırken ajansım vardı, onlar idare ediyordu. Ama genelde de onlar benim spor okulumu paylaşıyorlardı. Ben sosyal medyada bir şey paylaşmaktan çok, paylaşılanlara bakıyorum. Takımdaki arkadaşlar bana ‘İnstagramına biraz resim koysana’ diye takılıyorlar. Ben sosyal medyayı doğru kullanarak basketbola olan ilginin artmasını, benim yaptığım güzel işlerin takip edilmesini istiyorum. İnsanların beni takip etmesinden çok, yaptıklarımı takip etmeleri beni daha çok mutlu eder.
Bir dönem sana ait bir internet portalın da varmış ama şu an yok değil mi?
-Spor okulum ile ilgili var. Belki bilmezler. Ben Fenerbahçe’de oynarken, kendi web sayfasını yapan ilk sporcuyum.
''Yazın Çok Güzel Kamplarımız Oluyor''
Şaziye İvegin Üner Kız Basketbol Okulları’na gelelim. Nasıl gidiyor?
-Hidayet Türkoğlu ile birlikte yapıyoruz. Kız sporcu basketbol oynasın, gelişsin diye. Aileler çocuklarını diğer spor dallarına veriyorlar. Çünkü basketbol birbirine değen, temasla oynanan bir oyun. Yazın çok güzel kamplarımız oluyor. Biz kız çocuklarının basketbola meraklı olmasını ve oynamasını istiyoruz.
Biraz da ev işleri. Eşin de sporun içinde. Maçlar, kamplar derken birbirinizi ne zaman görüyorsunuz?
-O futbol dalında alt yapılarla ilgili organizasyonda ben de basketboldayım. Bazen o bir hafta, 8-10 gün gidiyor. Ben sezon içinde deplasmanlara gidiyorum. Yazın büyük bölümü de Milli Takım kampları ve turnuvalarında geçiyor. Birbirimizi çok özlediğimiz zamanlar oluyor şu an gibi. Eşim Rio’ya da gelmek istiyor. Bakalım hayırlısı…
Eğlenceyi, gece dışarı çıkmayı sever misiniz?
-Dışarı çıkmayı, arkadaşlarla sohbet etmeyi, aynı takımda oynamasak bile birbirimize gidip gelmeyi çok seviyoruz. Güzel bir basketbol, güzel bir futbol maçı oluyor oturup arkadaşlarımızla birlikte izliyoruz. Yemek yiyip, muhabbet ediyoruz. Çok fazla olmasa da eşimle canlı müzik dinlemeye de gidiyoruz.
''Kapı Gıcırtısına Oynarım''
Senin için çok güzel oyun havası oynar. Özellikle düğünlerde ve toplantılarda diyorlar?
-Doğru öğrenmişsin. Oynamayı çok severim. Hani ‘Kapı gıcırtısına oynar’ derler ya, aynen öyleyim.
Ev işlerine vakit bulur musun, yoksa ‘Kardeşim zaten yorgun argın geliyorum. Yemeği de başkası yapsın, ya da dışarıdan yiyelim’’ der misin?
-Aslında güzel yemek yaparım ama maç ve antrenmanlardan fırsat bulamıyorum. Yorgun geldiğim günler yemeği dışarıdan söyleriz.
''Çok Güzel Yemek Yaparım''
Yemek yapıyorsan en iyi neyi yaparsın?
-Bütün yemekleri çok güzel yaparım. Yemeğimi yiyenler övgüyle bahseder. Tabii beni kırmamak için söylemiyorlarsa.
El işlerinde becerikli misin? Örneğin eteğin ya da eşofmanın yırtılsa dikebilir misin?. Yoksa terzinin yolunu mu tutarsın?
-Becerikliyim. Acil değilse kendi yırtığımı, söküğümü kendim dikerim. Ama o yırtığı ya da söküğü dışarıda göreceklerse o zaman terziye veririm. Ev işlerinde iyiyim. Değişik hobilerim var o anlamda. Tatilde gittiğimiz yerlerde ahşap boyama yaparım. Milli Takım kamplarında da yaparım. Rio’ya da götüreceğim. Tablo boyarım, işlemeler yaparım, hediye ederim.
Şaziye kendini tarif etse neler söyler?
-Fazla inatçı olurum ama bu huyumu hiç sevmiyorum. Yalan söylemeyi beceremem. Herkesi severim. Sevgimi hep göstermek isterim.
Seni en çok ne mutlu eder?. Küçük şeylerden mutlu olur musun?
-Çookk. Beni düşündüğünü hissetmem yeter.
Nelerden nefret edersin?
-Yalan söyleyenlerden. Bir de iki yüzlülüğü hiç sevmem.
Hayatta affetmem dediğin neler olabilir?
-Bak bunu hiç düşünmedim. Aklıma gelmedim.
''Ekrem Abi'den Çok Farkım Olmaz''
Bir gün oldu basketbolu bıraktın. Yine basketbolun içinde kalmak ister misin? Kalmak istersen ne olarak kalmak istersin? Antrenör, menajer, yönetici.
-Kalmak isterim. Bana şimdiden ‘Antrenör ol’ diyorlar. Geçekten zor bir iş. Ben yumuşak kalpli biriyim ama kızlar da söylüyor antrenörlük yaparsam Ekrem abiden (Memnun) çok farkım olmaz. Bir iş yapılacaksa onun en iyisini yapmaya çalışırım. Antrenörlük yapar mıyım bilmem ama beslenme okuyup, obezite çocuklar üzerinde diyetisyenlik yapmak istiyorum. Çocuklarla alakalı bir iş yapmak istiyorum. İyi, kötü bütün alışkanlıklar hep çocukluktan gelme çünkü.
Bana unutamadığın bir maçını anlatır mısın?
-Hatıra olarak kötü ama Fenerbahçe’de oynarken Caferağa’da Gran Canaria ile oynadığımız maç. Karşılaşmayı son saniyede kaybettik. Top gitti rakip oyuncunun parmağının ucvuna çarptı, gitti sayı oldu. İlk kez Final-Four’a kalacaktık. Kalamadık. O maçtan sonra ne ağlamıştım ama. Tabii iyi anlamda da 2011’de Polonya’da Avrupa ikincisi olduğumuz şampiyonada Fransa ile oynadığımız yarı final maçı. Bu benim mili formayla ilk madalyamdı.
''Kadın Basketbolu Neden Bitsin Arkadaş''
Olimpiyat sonrası da Milli Takım’a devam mı yoksa sende Nevriye gibi, ‘Benden artık geçti’ diye Ay-Yıldızlı formaya veda mı edeceksin?
-Yazın eşimle çocuk yapmak istediğimiz için belki seneye Milli Takım’da olmayabilirim. Ama net olarak Milli Takım’ı bırakacağım’ diye bir şey yok. Benim en büyük isteğim, gençlerin gelip bu işi götürmesi. Bizi daha yukarılara taşıması. Ben ‘Nevriye, Şaziye, Birsel, Işıl bırakınca Kadın Basketbol Milli Takımı bitecek’ diyenlere kızıyorum. Neden bitsin arkadaş. Arkadan bir sürü genç geliyor. Sadece onlara güvenin yeter.
22 yıldır basketbol oynuyorsun. Geriye dönüp baktığında ‘İyi ki basketbolcu olmuşum’ diyor musun?
-Tabii ki diyorum. İyi ki bu sporu yapmışım. İyi ki sporla ilgilenmişim ve basketbolcu olmuşum. Hem maddi açıdan, hem kültür açısından, çok yer gezdim, çok yer gördüm, çok şey öğrendim. Basketbol bana çok şey kazandırdı.
Çocuğunu da basketbolcu olsun diye teşvik eder misin?
-Olmasını çok isterim.
''Öncelikli Hedef Çeyrek Final''
Milli Takım oyuncusu olarak senin Rio’dan beklentin ne?
-Tabii ki öncelikle çeyrek fnal. Öbür taraftan ABD’nin gelmesini hiç istemem. ABD ile finalde altın madalya mücadelesinde karşılaşmak isterim.
Hep ben sordum, sen cevap verdin. Son olarak senin eklemek istediğin bir şey var mı?
-Benim sosyal sorumluluk projelerim var. Şimdi söyleyemem. Ama inşallah yeni takımımda yapacağım. Yeni gideceğim takımda (İsmini söylemek istemiyor) çok genç oyuncu var. Yeni gelen gençler sorumluluk sahibi olsunlar, olayların farkında olarak yaşasınlar. Hayatın farkında olsunlar. Onlarla güzel projelere imza atmak istiyorum. Geçen sene yapamadım ama bu sene yapmak istiyorum. Kendi okulumuz için, spor okulumuz için eğer becerebilirsek, Çocuk Esirme Kurumu gibi bir yerden maddi durumu yerinde olmayan 2-3 çocuğu alıp spor hayatı da dahil olmak üzere yatırım yapmak istiyoruz. Eşimle birlikte böyle bir hayalimiz var. İnşallah gerçekleştiririz.
Kaynak: TBF