Fenerbahçe BEKO için farklı ASVEL yenilgisi sonrası iç sahada hem de eksik Olympiakos’a karşı alınan ağır yenilgi ile girdiği “girdaptan” kurtulmak için Alba Berlin maçı biçilmiş kaftandı.
Maça son iki maçta olmadığı kadar kararlı ve agresif başladı Sarı-Lacivertliler… Nigel Hayes Davis başta olmak üzere Edwards, Calathes ve Guduric’in hemen her fırsatta potaya giderek bire birleri zorlaması Alba’nın zaten sıkıntılı savunmasını felce uğrattı. Yardımlara da ceza atışları gelince, özellikle üçüncü periyotta ribaundlarda fark yaratan Fenerbahçe BEKO, rakibinin coşmasına izin vermeden son periyoda 20 farkla önde girdi. Son çeyrekte savunmadaki dinamizm yerini farkın rehavetine bırakınca ortaya çıkan “gevşeme” bir anda farkın 14 sayıya erimesine yetti de arttı bile… Neyse ki “kararlılık” dünün Sarı-Lacivertli cephede vazgeçilmeyen en önemli artısıydı.
Tabii bu galibiyet sadece Fenerbahçe BEKO’nun dipten suyun yüzeyine çıkmasına olanak verdi… Abartmamalı… Kaybedilen ASVEL ve Olympiakos maçlarındaki kırılganlığın, dağınıklığın, boş vermişliğin önünün ne kadar alındığını haftaya Armani Milano karşısında göreceğiz…
SAVUNMANIN FENDİ HÜCUMU YENDİ!
Pire deplasmanındaki maça dönecek olursak sahada istediğini alan, kendi oyununu dikte eden Olympiakos oldu. Anadolu Efes, oyunun büyük bölümünde rakibine savunmada aynı sertlikle karşılık verdi vermesine… Ama hücumdaki artılarını hem de Sloukas ve Peters gibi iki eksikle karşısına çıkan Olympiakos’a karşı kullanamadı. Rakibin yardımlaşmalı savunmasına yine bireysel çözüm üretmeye kalktıkları son periyotta çuvalladılar.
Larkin ve özellikle de Clyburn’ün birebirle bitirme sevdası – ki takımın üçüncü periyodun sonundaki geri dönüşünde pas trafiği ve paylaşım rol oynamıştı – Efes’in kazanma noktasına getirdiği kaybetmesine neden oldu. Son periyodun başında fark 4’e kadar erimiş, momentum Efes’e geçmişken bu “bire bir sevdası” ile yapılan basit top kayıpları zaten savunmada müthiş bir özveri ile oynayan Olympiakos’un ekmeğine yağ sürdü. Bu gibi kilit maçlarda, hele de Olympiakos gibi üst düzey savunma yapan bir rakibe karşı sonucu küçük detaylar belirliyor. Kim buna daha fazla özen gösterirse o kazanıyor. Dün bu anlamda daha az hata yapan ev sahibi takımdı, onlar kazandı.
Yunan ekibi, Sloukas’ın yokluğunda belki zaman zaman hücum organizasyonunda aksayabiliyor. Ancak o yokken savunmada çıtanın daha yukarı çıkması, hücumdaki sıkıntıların da Vezenkov, McKissic ve hesapta olmayan Lountzis’le giderilmesi Olympiakos’a bir kritik maçta daha galibiyeti getiren faktörlerdi.
Sloukas gibi Euroleague’in sayılı guardlarından birinin olmadığı gecede Lountzis’in çıkıp 3/3 üçlük isabetiyle 13 sayı üretip, 7 ribaund alıp, 2 top çaldığını baz aldığımızda, Yunan ekibinin ve dolayısıyla Yunan basketbolunun “yetenek havuzu” anlamında ne seviyede olduğunun da en açık göstergesi… Tabii bunu sadece yetenekle açıklamak yeterli değil… Buna “cesareti ve yüreği” de eklemek gerekiyor…