NBA’de ilk ayı geride bıraktık. Sezonun bu kısacık bölümünde beklentileri aşanlar ve hayal kırıklığı yaratanlardan bazıları:
Evan Mobley : Anthony Davis’den esintiler
Lebron James’in ayrılmasından bu yana geçen üç senede NBA’in en umutsuz takımlarından birine dönüşen Cleveland Cavaliers bu sene bambaşka bir görüntüde. 9 galibiyet 8 mağlubiyetle Doğu Konferansı’nda play-off için ciddi aday durumundalar. Sakatlıklar nedeniyle çok dar bir rotasyonla oynamak zorunda kalmasalar en az 3-4 galibiyet fazlası olabilirdi. Collin Sexton büyük ölçüde sezonu kapattı, Lauri Markkanen ve Kevin Love şu ana kadar 7-8, Jarrett Allen ve Evan Mobley 2 maç kaçırdı. Bu dezavantajlı duruma rağmen Cavaliers hangi kadroyla çıkarsa çıksın büyük bir iştahla kazanmak için oynuyor. Geçen senenin dağınık takımından çok iyi savunma yapan, takım halinde kenetlenen bir yapıya dönüştüler. Bu olumlu havanın oluşmasında Ricky Rubio ve çaylak Evan Mobley başrol oynuyor. İspanyol oyun kurucu Cleveland hücumunu çok iyi organize ediyor. Savunmadaki patlama ise adeta her yere yetişen, her şeyi savunan Mobley’e ait. 2001 doğumlu basketbolcunun NBA’de başarılı olmasını hatta yıldız olmasını bekliyordum ama zayıf fiziği nedeniyle bu kadar çabuk etkili olmasını beklemiyordum. Oysa hiç de öyle olmadı. Çabukluğuyla fiziksel eksiğinin sorun olmasına izin vermedi. 2.13’lük oyuncu savunmanın her türünü başarıyla yapıyor. Çember savunabiliyor, kısalar karşısında duracak ayak çabukluğuna sahip ve rakip kısalarla bir oyun kurucu gibi mücadele edebiliyor. Atletizmi yeterli düzeyde. El ayak koordinasyonu iyi. Hem blok yapabiliyor hem de top çalabiliyor. Yardım savunmasında çok başarılı. Pota altında beraber oynadığı Jarrett Allen’la boyalı alanı çok iyi savunuyor. Birbirini çok iyi tamamlayan ikili oldular. Allen’la oynarken 4, o kenardayken 5 numara oynuyor. Maç içinde iki farklı pozisyonu oynamasına rağmen uyum sorunu yaşamıyor ve her iki pozisyonda da başarılı. Savunma konsantrasyonu daima yüksek. Hücumda pota altına iyi devriliyor ve bitiriyor. Orta mesafe şutu fena değil. Yüzü dönük hücumu başarılı. Üç sayılık atışlarda % 30’la atıyor. Ancak şut stili bu oranın üstüne çıkabileceğini gösteriyor. Hücumu kısmında kat etmesi gereken yol var. Evan Mobley de rakamların ötesinde beni etkileyen çok olgun, çok dengeli ve güvenli oynuyor olması. Gereksiz zorlamalara girmiyor. Karar verme yetisi iyi. Ayrıca basketbol zekâsı da üst düzeyde. Maç başına 2.5 asist yapıyor ama zamanla ben bu rakamın üstüne çıkacağını düşünüyorum. Hem yetenekli hem de mental açıdan olgun bir uzun. Onu izlerken genç bir Anthony Davis görür gibiyim.
Bill Donovan ve sihirli formülleri
Transfer döneminin en aktif takımı Chicago Bulls sezona parlak giriş yaptı. Sezon öncesi sorun yaşamasını beklediğim konulara çözüm bulmuş gibiler. Yaşanması olası ilk sorun; Kadroda Zach LaVine ve Nikola Vucevic gibi top elindeyken etkili olan skorerler varken tıpkı onlar gibi topu eline isteyen Lonzo Ball ve DeMar DeRozan’ın gelişinin kağıt üstünde ofansif zenginlik ama bir o kadar da top paylaşımı sorunu yaratacağıydı. Koç Bill Donovan bu dörtlünün veriminin düşmeden topu sorunsuzca paylaştığı bir formül buldu. Hücumun merkezine DeMar DeRozan var. Topu o domine ediyor. Yıllardır en iyi yaptığı şekilde orta mesafeden sayı üreterek skoru sırtlanıyor. Zach La Vine ise topsuz oyunla bitirici olarak skor buluyor. Böylece daha az yoruluyor ve zaman zaman sorun haline gelen yanlış karar verme riski ve gereksiz zorlamalardan uzak kalıyor. Bu durumdan gayet mutlu. Lonzo Ball, DeRozan kenardayken hücum yönlendirici, onunla oynarken bitirici. Ball’ın ana görevi savunma olduğu için o da rolünden memnun. Nikola Vucevic 2. top yönlendirici ve bitirici olarak yüzü gülen bir diğer Bulls oyuncusu. Top paylaşımı sorununu böylece çözen Donovan, DeRozan, Vucevic kısmen de LaVine’nin savunmadaki yetersizliğini de başrolünde Caruso ve Lonzo Ball’ın olduğu topa baskıyla aştı. Bu ikili rakibin oyun kurmasına izin vermiyor. Bulls savunmada ortalama düzeye ulaştı. Elit bir savunma takımı olmalarını beklemiyorum ama savunmanın Bulls’un yumuşak karnı olmayacağını kesin.
Koç Donovan’ın bir başka başarılı uygulaması savunmada iyi ama hücumda yetersiz Bulls yedeklerinin skor üretmesinde oldu. DeRozan’ı daha çok yedeklerle oynatan Donovan, böylece savunmacı yedeklerin onun savunma açığını kapatmasını, De Rozan’ın da bolca birebir oynayarak aslar dinlenirken takımın sayı bulmasını sağladı. Bir anlamda bir taşla iki kuş vurdu. Chicago Bulls yeni kadrosu ve Bill Donovan’ın çözüm üretimiyle play-off için hatta en az bir tur için şanslı. Boğalar artık yarışta.
Dejounte Murray: Popovich’in son eseri
San Antonio Spurs, Batı Konferansı’nda alt sıralarda. Çok fazla şanslı yok. En fazla play-in mücadelesi içinde olacak gibi görünüyor. Ancak bu durum Spurs’un teslim olacağı anlamına gelmiyor. Kulüp kültürleri gereği mücadeleyi asla bırakmazlar. Spurs ligin en iyi savunmalarından biri. Rakibi çok zorluyor, direniyor ama hücumda o kadar kısıtlı ki bütün bu çaba kazanmaya yetmiyor. Muhtemelen sezon sonu emekliye ayrılacak olan Koç Gregg Popovich ardında sayısız başarı ve bir süper star adayı bırakacak. Altı yıllık NBA kariyeri boyu sürekli gelişim kaydeden Dejounte Murray komple bir basketbolcuya dönüştü. Kariyerinin ilk yıllarında zorlandığı hücumda etkili silah haline geldi. Savunması zaten her zaman çok çok iyi olmuştu. Sezona formda giren 96 doğumlu oyun kurucu bütün istatistiklerinde kariyer zirvesi yapmış durumda. Maç başına 34.5 dakika oyunda kalıyor. 18.1 sayı, 8.1 ribaunt ve 7.8 asistle Spurs hücumunun adeta her şeyi durumunda. Murray top çalma konusunda uzman sayılacak seviyeye ulaştı. Sezon başı performansını diğer haftalarda sürdürürse en çok gelişme kaydeden oyuncu ödülü için önemli aday olduğunu düşündüğüm Murray üç sayı çizgisinin gerisinden % 31’le atıyor. Bu yüzde düşük olsa da çaylak döneminde potaya adeta tuğla atan bir oyuncudan maç başına 1.2 üç sayı isabeti bulan bir oyuncuya dönüşmesi büyük adım. Spurs’un şut koçlarıyla yüzdesini de daha üst seviyeye taşıyacağını düşünüyorum. Etkili bir delici ve orta mesafeden iyi yüzdeyle attığı için hücum kısmında tek eksiği üç sayı yüzdesini arttırmak.
Tyler Herro: Kahraman geri döndü
NBA finalinde ilk beş oynayarak tamamladığı fantastik bir çaylak sezonu geçiren Tyler Herro, geçtiğimiz sezon adeta yere çakılmıştı. İlk sezonunda yaptıklarının ışığında oluşan beklentiye ilave olarak Dragiç’in sakatlığında koç Eric Spoelstra’nın ana oyun kurucu görevini vermesi 20 yaşın omuzlarına fazla gelmiş ve Herro rakamları fena olmasa da bayağı kötü sezon geçirmişti. Bu sene fabrika ayarlarına dönen Miami Heat’te Tyler Herro da sezona pırıl pırıl başladı. 21.7 sayı ortalamasıyla Butler’ın ardından takımın 2. skoreri durumunda. Dripling üstü veya nokta şut atabilmesi, penetre edebilmesi ve kendi şutunu yaratabilmesiyle hücumda fazla sayıda silaha sahip olan Tyler Herro, % 40 yüzdeyle maç başına 2.8 üç sayı kaydederek dış şutlarda sorun yaşayan Heat’te Duncan Robinson ve Kyle Lowry ile beraber üç sayı silahı durumunda. Ayrıca geçen sezon her ne kadar kötü geçse de Herro’ya bazı kazanımlar sağlamış. 1.96 boyundaki skorer gard bu sene 2. hücum yönlendiriciye evrilmiş göründü. Genelde bençten gelen 2000 doğumlu oyuncu ve rolünden memnun olduğu yönünde açıklamalar yaptı. Şayet Spoelstra, Tyler Herro’yu sezonun devamında ilk beşe almazsa repertuarına eklediği yeni silahlarıyla bu sene 6. adam ödülünü alabilir. Miami’nin takım savunmasındaki başarısı bu konuda sorun yaşamıyor ama Herro savunmada en azından ortalama düzeye çıkması komple bir oyuncuya dönüşmesini sağlar.
Oyun kurucun kadar takımsın. O isim Westbrook’sa dua etmeye başla
Sezonun yükselenlerinin ardından tepetaklak düşüşte olan bir isme gelelim. Amerikalıların istatistiklerin yanıltıcı olabileceğine dikkat çekmek için kullandığı “istatistikler mini eteğe benzer. Uzaktan baktığınızda güzeldir ama en önemli yeri örter” sözü sanki Russell Westbrook için söylenmiş. Sezon başı Lakers’a takaslandığında artıları kadar eksileri de fazla olan bir oyuncu olduğu nasıl katkı vereceği merak konusuydu. Uyum sorunu yaşamasını bekliyordum ama takımı bu kadar dibe sürüklemesini hiç beklemiyordum. Koç Frank Vogel ondan yararlanmak için hemen her yolu denedi. Topsuz oynattı, Houston’da oynadığı gibi boyalı alanda bitirici olarak kullanmak istedi, Lebron’un sakatlığında topu tamamen kontrolüne verdi ancak sonuç alamadı. Westbrook’un İyi yaptıklarını da yapamıyor olduğunu gördük. Örneğin o müthiş deliciliğinin yerinde yeller esiyor. Etkili orta mesafe şutları ise mazide kalmış. Kötü olduğu yönlerde ise istikrarı sürüyor. % 29’lük yüzdeyle üç sayı atıyor, zaten kariyer rekoru %34. Üç sayılarda daima başarısız olmuştu. Savunmada geçirgenliğini de koruyor. Sayesinde rakip kısalar adeta elini kolunu sallayarak Lakers potasına kolay sayı atıyor. Maç başına 5 top kaybı yaparak kariyer rekoruna yakın bir noktada. Eskisi gibi boyalı alanı delemediği için Lakers hücumunun sıkışmasına yol açıyor. Top kaybı yapmadığı zamanlarda topu son anda elinden çıkardığı için takım arkadaşları el üstü zorlama şutlara zorlanıyor. Bütün bunlardan daha kötüsü mental açıdan da zayıf göründü. Kariyeri boyu rekabetçi bir oyuncu olan Russ hata yapsa da teşebbüs etmekten korkmaz, yenilgiyi asla kabul etmezdi. Ancak 33 yaşındaki oyun kurucunun başarısız oldukça sindiğini gördük. Sorumluluk almaktan kaçınıyor, tedirginliği yüzünden belli. Westbrook’u Lakers formasıyla izlemeyen ve sadece istatistiklerine bakanlar yazdıklarıma anlam veremeyebilir. 35 dakikada 18.9 sayı, 8.2 ribaunt ve 8.6 asistlik katkı yapan bir oyuncu nasıl olurda takımını dibe sürükler? Sorunun cevabı Amerikalıların istatistik tanımında. Takımı için oynamıyor istatistik kovalıyor. Topu domine ediyor ve çok top kullanıyor. Rakip hücumdayken savunmaya hiç takılmıyor. Aklı olası bir ribaundu kovalamakta. Hatta gerekirse takım arkadaşının elinden ribaundu almaya çalışıyor. İlk düşüncesi potaya yüklenip en yakındaki oyuncuya pas vermek. Böylece asist rakamlarını yükseltmek istiyor. Kanat oyuncularına pas verip onları deveye sokmayı tercih etmiyor. Çünkü iyi yüzdeyle üç sayı atan bir oyuncu ortalama % 40’la isabet bulur. Oysa pota altı öyle mi! İsabet oranı en az % 50 gününe göre % 60 hatta 70 bile olur. Kanat oyuncuları oyundan düşermiş, rakip savunmanın işi kolaylaşırmış kimin umrunda! Yeter ki Westbrook triple double yapsın.
İstatistikler Westbook’un ayıplarını örtüyor ama bir tanesi aslında ne kadar takıma zarar verdiğini gözler önüne seriyor. Westbrook’un verimlilik puanı -34.5. Daha açık bir anlatımla Russ oyundayken Lakers rakibinden 34.5 sayı fazla yiyor. Böyle bir el bombası 35 dakika oynarken Lakers nasıl maç kazansın! Mor sarılı ekibin sorunu çok ama Westbrook uyum ve verimsizlik sorunu devasa boyutta. Geçen sene de sezona çok kötü başlamıştı ama böyle güvenini yitirmiş halde nasıl toparlanacağı konusunda fikrim yok. Lakers onu alarak bir anlamda kumar oynamıştı. Şu anki görüntü kaybettiği şeklinde.