Fenerbahçe BEKO’nun Valencia karşısındaki görüntüsüne ışık tuttuğumuzda Sarı-Lacivertli takımın belli bir strateji doğrultusunda ilerlediğini, Play-Off yarışına maç maç baktığını ve bu doğrultuda “maç seçtiğini” rahatlıkla söyleyebiliriz.
Buna, Kanarya’nın açık farkla kaybettiği Anadolu Efes maçını da dahil edebiliriz. Sonuçta bu kaybın ardından hem AX Armani Milano hem de ASVEL deplasmanında “yüksek motivasyonla” istediğini aldı Sarı-Lacivertliler… Ve yine bu görüntüye bakarak, Fenerbahçe BEKO’nun önümüzdeki hafta iç sahada Zalgiris Kaunas ve ardından deplasmanda üst üste Olympiakos ve özellikle de Bayern Münih deplasmanında “kazanmaya odaylı” yüksek motivasyonla sahada olan bir takım kimliğine bürüneceğinden de kuşkumuz yok…
Oyuncuların, teknik ekip tarafından belirlenmiş bu plandan haberdar olup olmadığına emin değilim. Ancak sahadaki görüntüye, şut yüzdeleri ve top kayıplarına baktığımızda, kazanılan son iki maça kıyasla arada “uçurum” olması böyle bir planının işlerliğe koyulduğunun bir kanıtı adeta… Efes ve Valencia maçlarına baktığımızda “motivasyon düzeyi” olarak Fenerbahçe BEKO’nun kazandığı maçlardan çok farklı bir görüntüde olduğu gerçek. Dolayısıyla takıma yükledikleri motivasyon açısından bu iki kayıpta da teknik ekibin farklı bir strateji izlediğini görüyoruz. Gerçekçi bir gözlükle baktığımızda ve takımın kapasitesini göz önüne aldığımızda, onları “kalan her maçı kazanmaya odaklamak” yerine “hedef olarak belirlenen maçlara bilenmenin” çok da akılcı bir strateji olduğunu düşünüyorum. Play-Off hedefi doğrultusunda takımı “yıpratmadan” ilerlemek son derece mantıklı. Bu açıdan da teknik ekibi kutluyorum. Eğer bu varsayımım doğru ise, son derece doğru ve akılcı bir yolda ilerliyorlar.
Bu arada Zenit, Bayern Münih ve Zalgiris Kaunas’ın sezon içinde gösterdiği olağanüstü çıkış gerçekten takdir edilecek cinstendi. Ancak şu an gelinen noktada bu üç ekibin da düşüş yaşaması doğaldı. Bu üç takım arasında en büyük direnişi gösteren takım Bayern Münih. Dün Baskonia deplasmanında “feci” bir üçüncü çeyrek başlangıcına rağmen geri gelip maça ortak olmayı başardılar yine… Ama bu kez “son gülen” taraf olamadılar. Zaten eğer olsalardı “ilahi güçlerin” desteğini aldıkları konusundaki tereddütleri de ortadan kaldırmış olacaklardı!.. Ancak onların da kalan fikstürü oldukça zor. Zalgiris daha şimdiden Play-Off potasının iki galibiyet gerisine düştü bile… Zenit ise Gudaitis’in yokluğunda özellikle uzun pozisyonunda kadro derinliği olmamasının dezavantajını yaşıyor. Şu anda F.Bahçe’nin bir galibiyet gerisindeler. Bir maçları eksik olsa da ikili averajda Fenerbahçe BEKO’ya iki maçı da kaybettikleri için ekstra bir galibiyete daha gerekiyor onlara kalan maçlarda… Fenerbahçe’nin 2 galibiyet gerisindeki Baskonia da ikili averajda Sarı-Lacivertliler’e karşı dezavantajlı. Sıralamada Baskonia’nın ardındaki Olympiakos ise F.Bahçe BEKO’nun 4 galibiyet gerisinde… İşin özeti, Fenerbahçe BEKO için 3 hafta sonraki Bayern Münih deplasmanı Play-Off için bir nevi “final” niteliğinde olacak. Ancak o arada oynanacak iç sahadaki Zalgiris ve deplasmandaki Olympiakos maçlarının ardından, Bayern’in de iç sahada Efes ve deplasmandaki Valencia maçları hem Fenerbahçe BEKO’nun hem de Alman ekibinin kaderine doğrudan etki edecek. Sadece bu detay bile dünkü Valencia karşılaşmasına Sarı-Lacivertli takımın bakış açısını değerlendirmek için yeterli bir sebep… Eğer Valencia kaybetseydi Play-Off hattının 2, Bayern’in 4 galibiyet gerisinde kalacaktı ki bu durum onların motivasyonunu yok etmese de oldukça aşağıya çekecekti. Şu durumda Valencia umudunu kalan haftalara taşıdı ve bu yüzden de Bayern Münih maçı onlar için “umudu devam ettirme” anlamı taşıyor olacak.
ŞUT YÜZDESİ FELAKETTİ!
Tüm bu detayları bir kenara bırakıp dünkü Valencia maçına bakacak olursak, şut yüzdesinin, son dönemde kazandığı maçlarda 90 sayılara kolaylıkla ulaşan Fenarbahçe BEKO’nun ortalamalarının çok altında hatta “tarihi” açıdan da bir felaket olduğunu söylemek gerek… Sarı-Lacivertli takımın attığı sayı 52’de, 3 sayı yüzdesi 13’te (3/23), verimlilik puanı 36’da takıldı, kaldı. Kötü günlerdeki gibi tam 18 top kaybı yaptı, topu topu 12 asiste karşılık Kanarya… Fenerbahçe BEKO’yu son 13-14 maçta yukarıya taşıyan “elit oyuncular” arasına katılamadığı için doğal olarak stres yapan Eddie, maçın içine girmek için topu potaya “olur olmaz” savurdu, durdu. Ama olmadı. Bobby, maç ritmini kaybettiği için işin içine giremedi, bir kez şans verildi, bir daha da oyuna girmedi. Kısacası Kanarya Guduric’in yokluğunu işin hücum kısmında fazlasıyla hissetti. Ulanovas’ın “kronik” verimsizliği, Barthel’in “bir var, bir yok” hali, O”Quinn’in ancak işler iyi giderken bir şeyler katabilecek oyuncu görüntüsü, Fenerbahçe BEKO’nun, tercih ettiğini varsaydığım stratejiyi doğrulayan faktörlerdi.
Bu bakımdan ve en önemlisi de arka arkaya alınan AX Armani Milano ve ASVEL galibiyetleriyle elde edilen “kredinin” ardından bu maçı “yok saymak” en iyisi…



