Geçen sezon EuroLeague ile BSL’yi domine eden ve her iki alanda da şampiyonluğa yürüyen Anadolu Efes’i Covid-19 durdurmuştu. Takım yakın tarihin gördüğü en iyi yetenek seti ve takım kimyasıyla gelen dominant performansı nesnel şartlar nedeniyle taçlandıramamıştı. Bu sözler fazla iddialı gelebilir ancak bu sezona fırtına gibi giren Bayern’in hocası Trinchieri’nin dediği gibi “Anadolu Efes’i sadece koronavirüs durdurabilirdi.” Öyle de oldu. Fakat sporda “dün” yoktur.
Bu sezon 13 EuroLeague maçında 7 galibiyet alan Efes geçen sezonun aynı haftasına göre 4 galibiyet geride. Üstelik takım sakatlıkların da etkisiyle eskisi kadar oyuna ağırlığını koyamıyor ve ritmini bulamıyor. Ritim olgusu Efes gibi oyunu tempo ve perimetre şutu gibi parametreler üzerinden oynayan hücum takımları için kritik. Ancak Efes ne yazık ki oyununu olgunlaştırırken sorunlar yaşıyor. Takım en güçlü olduğu alanlarda dahi zorluk çekerken, geçen sezona göre topsuz oyunda daha az hareket ediyor ve savunmada daha fazla açık veriyor. Alec Peters dışında çekirdeğini koruyan ve Erten Gazi eklemesiyle sezona başlayan Efes’in dalgalı performansının altında yatan ve sakatlıklarla birleşen dinamiklere birlikte bakalım.
1. EuroLeague’in korkunç bir organizasyon olduğu açık. Geçen sezon ciddi bir gelir kaybı olmayacağı için ligi NBA’dekine benzer bir fanusta dahi oynatmayı düşünmediler. Oysa ULEB’in merkezinin olduğu İspanya’da ligler tamamlandı. Pekala Almanya gibi bir ülkede playoff veya final four oynanabilirdi. Belki gerçekten şartlar ligin oynanması için hiçbir şekilde uygun değildi ama ULEB’in bu konuda hesaplama yaptığını sanmıyorum. ULEB bu sezona da tuhaf kararlar ile başlayıp yolda düzeltmeler yapmaya çalışıyor. Geçen sezonu mücadelesini taçlandırma şansı bulamadan kapatan Efes gibi takımların süreçten diğer takımlara göre daha fazla negatif etkilenmesi doğal.
2. TBF de aynı şekilde geçen BSL sezonunu oynatmadı. Böylece Efesli oyuncular aylarca basketboldan uzak kaldılar. Sezon öncesi geç başlayan kamp gibi etmenler de eklenince Efes oyun hırsını ve tutkusunu yitirdi. Kanımca bu durum tüm takımlarımızı olumsuz etkiledi. Zira Avrupa’daki çoğu takımımız tükenmişlik sendromu yaşar gibi oynuyor.
3. Barcelona, CSKA ve Milan gibi Efes’in doğrudan rakibi olan takımlar kadrolarına ciddi eklemeler yaparken, Efes spacing konusunda büyük katkıları olan Peters’ı kaybetti. Ayrıca ana parçalarla uzun vadeli kontratlar imzalandı. Kadroyu korumak şampiyon olmak için hiçbir zaman yeterli değildir. Örneğin; geçen sezonu NBA şampiyonu olarak kapatan Lakers; Schröder, Harrell ve Gasol gibi eklemelerle yeni meydan okumalara karşı hazırlanmaya çalışıyor. Efes ise Erten dışında bir ekleme yapmadı. Öte yandan yeni kontratlar sonrası bazı oyuncuların sezona çok yavaş girdiği açık.
4. Ergin Ataman’ın form durumu. Geçen sezonun en iyi koçu olan ve şampiyonluğa odaklanmış bir şekilde ligdeki tüm koçlara üstünlük sağlayan Ataman 2020-21 sezonunda konsantrasyon problemi yaşıyor gibi görünüyor. Bu satırların yazarı için basketbol tarihimizin en iyi koçu olan Ataman’ın; konsantrasyon, maça hazırlık, maç içi mola ve rotasyon gibi hususlarda sanırım öz eleştiri yapması gerekiyor. Maccabi maçı ile son Valencia maçındaki Ataman arasında 180 derece fark olmasının bir nedeni olmalı. Bu sezon maç başına 2,8 mola alan ve ortalama 25 oyuncu değişikliği yapan Ataman bu alanda diğer koçlara göre oyuna daha az müdahale eden bir koç konumunda.
(Kaynak için tıklayınız.)
Bu tercih, ritim bularak rakibe karabasan gibi çöken 2019-20 model Efes için verimli oluyordu. Zira temponun devamlılığı ve rakibin sürklase olması adına mola almamak olumlu sonuçlar verebilir. Oysa bu sezon durum farklı. Efes birçok maçta rakipten seriler yedi ve bir türlü nitroyu açamadı. Burada sorumluluk salt Ataman’da değil ancak hocanın meşhur dar rotasyonları, sakatlıklarla boğuşan takımı yorarken; Efes kritik birkaç maç sonunu yorgunluk ve müdahalesizlik gibi faktörler nedeniyle kapatamadığı için mağlubiyet kotasını yavaş yavaş doldurmaya başladı.
5. Takımın motoru Larkin ve Micić’in durumu. Efes’te form düşüklüğü yaşayan başka oyuncular da mevcut; örneğin Singleton. Ancak takımı çalıştıran parçalar olarak oyun kurucuların sezona yalpalayarak girmesi Efes’i hücumda çok zorluyor. Larkin ameliyat sonrası yeni yeni form bulurken Micić de son maçlarda toparlanmasına rağmen 13 maçın önemli bir kısmında vasatı aşamadı. Bu noktada yorgunluk faktörü de elbette etkili.
Efes’in bu sezonu lider tamamlaması zor. Ancak en azından ilk dörtte bitirmesi elzem. Henüz şampiyonluk havasını solumamasına rağmen Efes’in bu sezonu şampiyon tamamlama olasılığı halen mevcut. Fakat bu olasılığın geçen seneye göre daha düşük olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Bu bağlamda Efes’in yolda büyürken ekleme yapması da söz konusu olabilir. Örneğin; Khimki’den ayrılacağı konuşulan Jānis Timma takıma forvette esneklik katabilir. Ekleme olmayacaksa da Tolga, Buğrahan ve Sertaç gibi oyuncuların seviye atlaması gerekiyor. Zira basketbol tarihi, bazen şampiyonluğun tek bir ribaund veya bir köşe şutuna ya da rotasyonda 11. sırada olan oyuncunun bir top çalmasına bağlı olduğuna dair örneklerle dolu.
Aralık ayı içerisinde sırasıyla CSKA, Milan, Barcelona ve Madrid karşılaşmalarına çıkacak olan Efes’i çok büyük bir test bekliyor. Takım buradan en azından iki galibiyetle çıkamazsa hedeflenen şampiyonluk için teknik ve mental üstünlüğü elde etmek biraz daha zaman alacaktır. Bu sürecin başarılı geçilmesi ise takımın dominant günlerine dönüşünün işareti olarak kabul edilebililir.
TOGAN KARATAŞ