Michael Jordan’ın ilk emekliliği sonrası Hakeem Olajuwon önderliğinde iki şampiyonluk kazanan Houston Rockets, ligin alfasının yokluğunu en iyi değerlendiren takım olmuştu. Tarihin belki de en iyi savunmacısı olan Hakeem’in pek de iyi olmayan kadrolarla, Nowitzki’nin 2011’de yaptığı gibi, neredeyse tek başına kazandığı kupalardan günümüze çok şey değişti. Pace&space basketbolun ruhunu ele geçirirken egemenlik uzun oyunculardan guardlara geçti. 90’lardan farklı olarak artık Houston’ın taşıyıcısı bir pivot değil ve ideal ilk beşin boy ortalaması 1,95 metre.
Houston Rockets 2010’lu yıllarda basketbolun oynanma biçiminde yaşanan dönüşümü on yılın sonunda daha da radikal hale getirmiş durumda. Ligdeki bu değişimin köşe taşlarından biri olan Daryl Morey yetenek seti açısından muhteşem bir takım yaratamasa dahi biçim olarak yine yenilikçi hareket ediyor. Daha önce Golden State hanedanlığını yıkmaya çok yaklaşan ancak Chris Paul’un sakatlığıyla (veya 7. maçta kaçan 37 üçlükle) bu şansını yitiren Houston 2020 yılı itibarıyla pür “Moreyball” kadrosu kurmuş durumda. Şut sorunu olan Westbrook ve topu domine eden Harden’ın yanına mobil ve şutör oyuncular dizmek isteyen Morey belki de bu kadronun son kurşununu attı. Çünkü Harden ve Westbrook’un devasa kontratları yönetimin hareket alanını dar tutmaya devam edecek. Bu nedenle Morey bu sezon için hedefi şampiyonluk olarak belirlemiş durumda. (Bkz: İlgili haber)
Capela kadrodayken Westbrook’la birlikte sahada iki kişinin şut tehdidinden mahrum kalan takımdan hoşnut olmayan Morey, muhtemelen D’Antoni’nin de onayını alarak Capela yerine Covington’u takıma ekledi. Bu takasta kağıt üstünde kaybeden Houston gibi görünse de takım yapması gerekeni yaptı diyebiliriz. Çünkü Harden gibi tarihin gördüğü en büyük skorerlerinden birine sahip olsanız bile kadronuzda Westbrook varsa ona göre ayarlamalar yapmak zorundasınız.
Toronto ile yaptığı ilk hazırlık maçında pek iyi görüntü vermese de Batı Konferansı’nda 40-24 ile altıncı sırada bulunan Houston’ın Orlando’daki maçlar sonunda OKC ve Utah’ı geçip ligi ilk dörtte bitirmesi muhtemel. Bu açıdan adım adım hareket edeceklerini söyleyebiliriz. Peki, Westbrook – Harden – Gordon (House) – Covington ve Tucker omurgası Orlando’daki fanusta hedefine ulaşabilir mi?
Yapı ve Avantajlar – Dezavantajlar
Bu sezon bir maçta 5 veya daha fazla sayıda isolation (bire bir hücum) oynayan iki oyuncu var: Westbrook ve Harden. Westbrook maç başı ortalama 7,4 kez isolation oynarken Harden’da bu sayı 14,5’e yükseliyor. Houston’ın bu yapıyı devam ettireceği aşikâr. Bu satırların yazarının sıkça eleştirdiği Westbrook, Capela’nın olmadığı maçlarda 100 pozisyon başına 36 sayı, 9,5 ribaund ve 10,8 ribaund ile oynarken şut yüzdesini %50’ye çekmiş ve artı/ekside +5,5’i görmüş durumda. Westbrook yüksek tempoda daha az şut – daha çok penetre ile verimliliğini artırmaya devam ederse takıma bir seviye daha atlatabilir. Ayrıca onun varlığı Harden’ı rahatlatırken, bu ikili hem skoru taşıyacak hem de Gordon – House – McLemore – Covington ve Tucker gibi şutörlere bol bol pozisyon üretecektir. Bu açıdan Harden’ın 50-60 sayıları normalleştirdiği ortamda Houston yayda ritim bulursa “beş dışarıda” sistemiyle her rakibi alt edebilir.
Takımın kritik oyuncusu kuşkusuz P. J. Tucker. Ligin en iyi yapıştırıcı oyuncularından biri olan 35 yaşındaki Tucker’ın ligin elit uzunlarıyla özellikle play-off’larda nasıl boğuşacağı merak konusu. Savunmayı aldığı pozisyonlara ek olarak sözleriyle yönlendirerek yöneten ve takımın defansif lideri olan Tucker çember civarında alan kapatırken doğru yardımlar getirmek zorunda. Forvet Covington’ın onu rahatlatacağını biliyoruz. Bu ikilinin Davis ve Gobert gibi uzunlara karşı fiziksel dezavantajı takıma ribaund sorunu yaratabilecekken parkenin diğer tarafında şut kabiliyetleri sayesinde, rakip pivotlar çemberden uzaklaşmak zorunda kalacağı için, guardlara penetre imkanı doğacaktır. Houston muhtemelen rakibine göre daha az ribaund alacağı için rakibinden çok daha verimli hücum etmek zorunda. Bu da daha az top kaybederek ve şut başına daha fazla skor bularak mümkün olur. İşte bunun için takımın tüm şutörlerinin gününde olması şampiyonluk hedefi için şart. Ancak bu sezon Gordon, House ve McLemore’un üçünün birden iyi geçirdiği maç izledik diyemeyiz. Ayrıca D’Antoni’nin rotasyonu dar tutarak takımı yorması yine başlarına iş açabilir. Evet, benç derin sayılmaz. Ancak bu takım House dışında Green, McLemore ve özellikle Austin Rivers’tan faydalanmak zorunda. Zira Austin Rivers kendi hareketli şutunu yaratabilmesiyle diğer spot-up şutörlerden farklı olarak Westbrook veya Harden otururken takımı yönetebilecek tek oyuncu. (Gordon da bu işi üstlenebilir ama verimli olması zor.) Bu bağlamda, kişisel nedenlerle Orlando dışına çıkan Rivers takıma katıldıktan sonra D’Antoni’nin onunla özel olarak ilgilenmesi gerekiyor. Her şampiyonluk hikayesinde bir x-faktör katkısı olduğundan hareketle, Houston’ın şampiyonluk yolunda bu x-faktör katkısını alması gereken oyuncu Austin Rivers olacaktır.
Sonuç
Tüm parametreler ele alındığında takımın tabanı konferans yarı finaliyken, tavanı NBA şampiyonluğudur diyebiliriz. Konferans yarı finalinde muhtemelen Los Angeles takımlarından biriyle karşılaşacak olan Houston için tüm yapısal unsurlara ek olarak Orlando’daki taraftarsız ortam nesnel bir avantaj yaratabilir. Zira Harden ve Westbrook sokak basketbolu havasına girip oyun seviyelerini yükseltebilir. Böyle bir durumda da Houston beklentilerin üzerine çıkarak NBA Finaline uzanabilir. Konferans dinamiklerini ele aldığımızda hazırlık maçında aşırı uzun bir beşle (Jokic pg, Bol Bol kısa forvet) izlediğimiz Denver da geniş ve kaliteli kadrosuyla tehlikeli bir takım. Ancak Malone’a ve takımına büyük saygı duymakla birlikte, Clippers ve Lakers’ın olduğu konferansta, bu olasılık çok düşük olsa da, bir takım bu işi başarabilirse o da pokerdeki gibi “rest” diyen Houston Rockets olacaktır diyebiliriz.