FUTBOLDAKİ saha dışı çekişme sebebiyle taraflar birbirini yiye dursun, erkek basketbolunda yatırımların yıllardır alamadığımız karşılığının nedenlerini araştıra duralım… Hepsini gölgede bırakıp önlenemez yükselişteki kadın basketbolu, bir süredir karşılığını almaya başladığı istikrarı, yatırımı, inancı, Avrupa'nın en büyük kupasını Türkiye'ye getirerek taçlandırdı.
NE kadar iyi idrak edebildiğimizden emin olamadığım için 1-2 örnekle pekiştirme ihtiyacı hissediyorum. İki Türk takımı Avrupa'nın en büyük kupasının finalinde karşılaştı. F.Bahçe ve G.Saray'ın futbol takımlarının Şampiyonlar Ligi finali oynaması, F.Bahçe Ülker ile G.Saray Liv Hospital'ın Euroleague finalinde karşı karşıya gelmesi neyse bu o işte!
MAÇ öncesi mutluluğumuz “Kupa Türkiye'ye gelecek!” sloganlarıyla ağızlarda dolandı. Tek soru hangi yakaya geleceğiydi: Avrupa mı, Asya mı?
Tarihinde ilk kez bu kupada final oynayan Ekrem Memnun'un öğrencileri, namağlup son finalist F.Bahçe'yi çok iyi başladıkları maçta, devamında zorlanarak da olsa yenmeyi başardı.
TARİH TEKERRÜR ETMEDİ
MAÇI izlediğim süre boyunca aklımda hep Ekrem Memnun'un “15 sene önce oynadığımız 4'lü finalde yaptığım hataları hâlâ sorguluyorum” açıklaması vardı. Bu kez öyle inanmış, öyle konsantre olmuş bir ekip sahaya sürdü ki, tarihin kendi adına tekerrür etmesine izin vermedi. Ve tüm Türkiye'ye, iki Türk takımının mücadele ettiği finalde Avrupa'nın en büyük kupasını getirme gururunu hem yaşadı hem yaşattı. Gördük ki, yersiz kavgamızdan, baskımızdan, maksadını aşan hırslardan uzak kalmayı başarınca, hedeflerimize ulaşmak hayâl değil. Tüylerimizi diken eden, ekran başında “İşte Türk sporunun olması gereken yer” dedirten tüm sporculara, bu uğurda emeği geçen herkese ama ayrıca bir parantezle Ekrem Memnun'a sonsuz tebrikler ve teşekkürler.